Toygar AYHAN
İstanbul’un işgal yıllarında, Boğaz köylerini haraca kesen Rum çetelerini birer birer temizleyen, Kandıra ve Adapazarı’nın düşmandan kurtarılması esnasında unutulmaz hizmetlerde bulunan, İstiklâl Savaşı sonrasında kendisine verilmek istenen İstiklâl Madalyası’nı almayarak “Biz madalya için değil; vatanımızı kurtarmak için savaştık!” diyerek reddeden efsânevî halk kahramanı Recep Reis, 1862 yılında Rize’nin Portakallık Mahallesi’nde doğdu.
RİZE EŞKIYASINI GÖNDER!
Recep Reis, Millî Mücadele’nin başladığı yıllarda, ortak olduğu bir motorla nakliye işine girmişti. Zonguldak-İstanbul arasında kömür taşıyordu. Fakat bir sefer sırasında gemisi, Kefken açıklarında fırtınaya yakalanıp battı. Reis ve arkadaşları hayatlarını zor kurtardılar. Artık ona İstanbul yolu gözükmüş, hayatında yepyeni bir dönem başlamıştı. Bir yandan kayığıyla Boğaz’da yolcu ve mal taşıyor, öte yandan işgalcilerle mücadele gayesiyle oluşturulan cemiyetlere hizmet ediyor, Anadolu’ya geçip, Millî Mücadele’ye katılmak isteyenlere yardımcı oluyor, İnebolu’ya silâh ve cephane sevk ediyordu. Mukavemet teşkilâtının güvenilir bir mensubu olmuştu.
“Ey Koca Mehmet Efendi! Düşman burada bizim canımıza-malımıza kastediyor, sen Rize sokaklarında bastonuna dayanıp geziyorsun! Çabuk bütün Rize eşkıyasını topla, Tuzcuzâde Halit Ağa’nın maiyetine verip buraya gönder!”1
TESLİM ALINAN YUNAN GEMİSİ!
Karasu’da bulundukları bir gün, Ruslara ait 400 tonluk arpa yüklü bir motorun, Kefken’de limanladığı haberi gelmişti. Çetenin küçük bir grubunu derhâl oraya sevk eden Recep Reis, kısa bir çarpışmanın sonunda motoru ele geçiriverdi, arpalar çarçabuk köylüye dağıtıldı. Ertesi gün, aynı motorla Şile’ye, oradan da kara yoluyla Boğaziçi’ne indiler. Direnişçileri gören yerli Rumlar korkularından ne yapacaklarını şaşırdılar, her biri bir tarafa kaçışıyordu. Recep Reis, Türk köylülerine sabır ve cesaret telkin ettikten sonra, karargâhına dönerken, Küçükağız mevkiinde bir Yunan gemisinin yük boşaltmakta olduğunu gördüler. Kolaylıkla teslim aldıkları gemi, Kefken Adası’na getirilerek, içindeki cephane ve erzak taksim edildi.2
Bir gün hastalandı, doktorlar tifo olduğunu söylüyordu. Bu kahraman vatan evlâdı, kısa süren bir hastalığın ardından 11 Haziran 1928’de hayata gözlerini yumduğunda yetmiş yaşındaydı. Karasu Ulucami yakınındaki mezarlığa defnedildi. Rûhu şâd olsun!