7 Kasım 1971 tarihi Kazım Koyuncu ‘nün doğum günü. Şarkılarıyla ve duruşuyla yüreklere dokunan güzel insan geçti bu topraklardan. O yaşadı. Yollar gördü yaşadığını. Şarkılar türküler gördü. Çocuklar, gençler gördü... Hayallerine ve cesaretine güvendiği, arkadaşlarım dediği gençler... Onun tılsımlı sesine ve müziğine kendini bırakan gençler... Gördü. Ama o gitti. Dağları, denizleri, gökleri bize bırakarak... Baharları, yazları, kışları... Kuşları, balıkları, kedileri... Şarkıları, türküleri, yolları bize bırakarak gitti. Yaşama en çok yakışan Karadeniz’in hırçın çocuğu sonsuzluğa uçtu. Kuşlar kadar özgür artık tanıdık bildik göklerinde. Doğduğu, büyüdüğü topraklara, Hopa’ya uğurladık onu.
Kazım Koyuncu, 1972 yılında Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy’de (Pançol) doğdu. Çocukluğu çok sevdiği babaannesinden masallar ve "üstadım" dediği, kemençeci Yaşar (Yaşar Turna) ‘dan türküler dinleyerek geçti. Ortaokula başladığı yıl köyün aydın insanlarından olan babası ona bir mandolin aldı. Ayrıca kendisinden habersiz kursa yazdırdı. Daha sonra Almanya’da yaşayan amcasının getirdiği gitar sayesinde müzikle daha bir içli dışlı oldu. Lise yıllarında iki Fransız şairden çok etkilendi. O dönemler kitap okumayı çok seviyordu. Kendisi şair olamadı ancak sevenlerinin deyişiyle ‘şair ceketli çocuk’ oldu.
KAYMAKAM, VALİ Mİ OLACAĞIM ZATEN YAPMAZLAR
Kazım Koyuncu 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde okumaya başladı. İlk yıl düzenli olarak okuluna gitti ancak daha sonra müzik yavaş yavaş ruhuna işlemeye başladı. Kazım Koyuncu kendisiyle yapılan bir söyleşide bu durumu şöyle anlatıyordu: ‘Çocukluğumdan beri müzikle ilgiliydim. Üniversite müzikle ilgilenmem için iyi bir bahaneydi. Politikacı ya da kaymakam mı olacağım, zaten yapmazlar deyip üniversiteyi son sınıfta bıraktım ve tamamen müzikle ilgilenmeye başladım. Başarısız olsaydım ki bir külkedisi hikayesi değil bu ve sebepleri de var, ahlayıp vahlanmayacaktım.’
MÜZİK HERANINDA VARDI
Okuldan ayrıldıktan sonra 1991 yılında Çağdaş Sanat Atölyesi’nde tanıştığı Ali Elver ile ‘Dinmeyen’ adlı bir müzik grubu kurdu. Grup, 1996 yılında tek albümleri olan ‘Sisler Bulvarı’’nı çıkardı. Bu grup Karadeniz ezgilerinin yanında Türkçe ve politik müzik de yapıyordu. Kazım Koyuncu Çağdaş Sanat Atölyesi’nin o yıl sahneye koyduğu “Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyunun müziklerini yaptı. Burada tanıştığı Mehmedali Barış Beşli ile tanışarak dünyanın ilk Lazca rock müzik grubu Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları)’yi kurdu.
LAZLARA SOLUK OLDU
Kazım Koyuncu, Zuğaşi Berepe’nin hem bas gitaristi hem de vokalisti idi. Grubun yaptığı müzik Kazım Koyuncu’nun hassasiyetini dile getiriyordu. Lazca’nın unutulmasına, doğayı kirletenlere, Karadeniz otoyoluna karşı açıkça tavır koyuyordu. Zuğaşi Berepe Lazlarla ilk buluşmasını 1993 yılında Rize’nin Pazar ilçesindeki şenlikte gerçekleştirdi. Lazlar, yıllarca dinledikleri müzikten farklı olarak kemençe yerine gitar çalan bu uzun saçlı, küpeli adamları ilk anda pek anlamadı. Ancak Zuğaşi Berepe çok geçmeden İstanbul’da, özellikle de üniversite gençliği arasında dinlenen ve dikkat çeken bir grup olmayı başardı. Grup zamanla Karadeniz’e özgü tulum ve kemençe gibi enstrümanları da müziklerine katmaya başladı. Konserleri de gittikçe kalabalıklaşıyordu. Çok geçmeden Karadenizliler de bu grubu keşfettiler. Kendi seslerini dinlettiren bu grupla bir anlamda barıştılar. Grup 1995 yılında oldukça sert rock motiflerini içeren ve batılı enstrümanlarla çalınan parçalardan oluşan ve müzik çevrelerinden de olumlu not olan “Va Mişkunan” (Bilmiyoruz) albümünü çıkardı. Kazım Koyuncu’nun tüm hırçınlığı ve isyanı bu albümde iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. O artık İstanbul’a ulaşan Karadeniz’in hırçın bir dalgasıydı. Zuğaşi Berepe 1998 yılında bir konser albümü olan “Brüksel Live” ı çıkardı. Ancak bu albümden çoğaltılmamak üzere yalnızca 130 adet basılmıştı. Grup aynı yıl “İgzas” (Yürüyor) albümünü çıkardı. İgzas’da Kazım Koyuncu Lazca ve Hemşince’nin unutulmaması gerektiğini vurguluyordu. Ancak “İgzas”, ilk albümleri “Va Mişkunan” kadar başarılı olamadı.
KAZIM BİR ŞEY DEDİMİ YAPARDI
Kazım Koyuncu kısa bir süre sonra gruptan ayrılmaya karar verdi. Nedeniyse grubun bürokrasisinin onun üzerinde yoğunlaşmasıydı. Bu durumdan hiç de hoşnut olmayan Kazım Koyuncu bir gün ‘bırakıyorum’ dedi ve gruptan ayrıldı. Sahne gerisi ve bürokrasi onu çok yormuştu. Megrel halk şarkısı didou nana’ya sesiyle hayat verdi. Zuğaşi Berepe’den ayrıldıktan sonra bir süre Serüvenciler grubunda çalışan Kazım Koyuncu, 2000 yılında kolektif bir çalışma olan “Salkım Söğüt-2” albümünde “Didou Nana” , “Golas Empua Yulun” ve “Dağlarda Kar Sesi Var” isimli üç şarkısını seslendirdi
Karadeniz’in hırçın çocuğu Kazım Koyuncu 2003 ‘de Türkiye’nin kültürel ve politik ortamından etkilenmiş gibiydi. Artık dalgalar kıyıya daha yavaş, daha sakin vuruyordu. Kazım Koyuncu’nun deyimiyle ‘zaman ilerledikçe teknik olarak içindeki rock müzik ateşi çok da olmasa birazcık düşmüştü.
Kazım Koyuncu 2001’de ilk solo albümü olan “VİYA !” yı çıkardı. Bu albümünde Karadeniz müziğinin geleneksel enstrümanları kemençe ve tulumu rock müziğin vazgeçilmezi bas gitar, elektro gitar ve bateri gibi enstrümanlarla buluşturuyordu. Koyuncu bu albümde Laz halk ezgileri ve bestelerinin en güzellerini bir araya getirdi. Albüm Doğu Karadeniz’in müzikal bir mozaiği gibiydi. Koyuncu, her parçada yaşamdan, dağlardan, denizden, insandan ama en çok da aşktan bahsediyordu. Hüzünlü bir aşk parçası olan “Didou Nana” isimli Megrelce halk şarkısını söylüyordu. Kazım’ın sevenleri tarafından ve özellikle de babası Cavit Koyuncu tarafından en çok sevilen parçası da buydu.
Kemal Sahir Gürel ile birlikte “Sultan Makamı” adlı dizinin müziklerini yapan Koyuncu uzaklaştığı Karadeniz ezgilerine televizyon dizisi “Gülbeyaz” ın film müzikleriyle geri döndü. Bir anda ilgi odağı haline geldi. Başta Karadenizliler olmak üzere Türkiye genelinde çok tanınan bir isim oldu.
TAKSİM BİZE MEMLEKET OLDU
Kazım Koyuncu albüm çalışmalarını ve film müziklerini sahibi olduğu Stüdyo ZB (Zuğaşi Berepe) de yapıyordu. Stüdyonun bulunduğu Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’ndeki müzik marketleri hep onun şarkılarını çalıyordu. Kazım Koyuncu bir söyleşisinde şöyle diyordu: ‘Taksim de artık bizim memleket oldu. O kadar çok arkadaşımız oldu ki mahalle gibi bir şey…’
Ancak Kazım Koyuncu dizi filmlerin getirdiği popülariteden bir parça rahatsızdı. Bu yüzden dizilerde çalınan altı parçasını topladığı albümünü bilerek bir yıl erteledi. Sonunda sevenlerine “HAYDE” adlı albümde bu dizide çalınan altı parçayla seslendi. 2004 yılında çıkardığı albümünde Şevval Sam’la ‘Gelevera deresi’ türküsünde düet yaptı. Ayrıca Hemşin halk şarkısı ‘Ella Ella’yı hareketli formda yorumladı.
KANSER EN BÜYÜK FOBİMDİ
26 Nisan 1986 Karadeniz için kara bir gündü. Ukrayna yakınlarındaki Çernobil kasabasında bulunan nükleer santralin 4. reaktörü infilak etmişti. Radyasyon yüklü bulutlar fazla gecikmeden Avrupa ülkelerinin pek çoğunu olduğu gibi Karadeniz’i de ziyaret ettiler. Çernobil faciasından sonra yetkililer bu olayı o dönem pek ciddiye almamışlardı. Hatta bütün uyarılara rağmen dönemin Sanayi Bakanı Cahit ARAL medyanın önüne geçmiş, bir şey olmaz demiş, çay içmiş, Karadenizliler için tehlike olmayacağını iddia etmişti. Oysa tehlike vardı, gün geçtikçe Karadeniz’de kanser vakaları çoğalmaya başlamıştı. Kazım Koyuncu, sanatçı arkadaşları ve Trabzon Dernekler Birliği üyeleriyle birlikte Çernobil olayında duyarsız davranan dönemin yetkilileri için Sultanahmet Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu. Kazım Koyuncu da bu çevresel felakete karşı harekete geçen Karadenizliler ’den biriydi. Kanser forumlarına, kampanyalara katıldı. Bu forumlardan bir yıl sonra “Benim en büyük fobimdi’ dediği kanser pek çok hemşerisi gibi onun da kapısını çalmıştı. Kazım Koyuncu hastalığı sırasında dinleyicileriyle iletişimini resmi internet sitesi aracılığıyla (www. kazimkoyuncu.com) sürdürdü. Hasta haline aldırmadan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Bölümü’nde tedavi gören çocuklara kimseler duymadan gizlice konser verdi.
HA KANSER YA KONSER ARADA TEK HARF FARKI VAR
4 Şubat'ta Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde hastalığına ve zorlu tedavi sürecine karşın izleyicisiyle buluştu. Bir buçuk saat şarkı söyledi. Kazım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü almak ve Karadeniz Teknik Üniversitesi'ndeki konseri için Trabzon'daydı. ‘'Ha konser, ha kanser arada bir tek harf farkı var’' deyip şubat ayında salonu öyle bir sevgi bulutu kaplamıştı ki kimse hüzne izin vermemişti. KTÜ konseri sonrası Trabzon Gazeteciler Cemiyeti tarafından plaketle ödüllendirilen Koyuncu konser sonrası memleketi Hopa’ya gitmiş, yakınları ve sevenleriyle kucaklaşmıştı.
O KARADENİZİN EN HIRÇIN VE DUYGUSAL ÇOCUĞUYDU
27 Haziran 2005 Pazartesi akşamı Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek olan “Hey Gidi Karadeniz” konserine programda olmasına karşın sağlık durumu nedeniyle katılamayacağı bildirildi. Ardından hasta yattığı Amerikan Hastanesinden aynı gün ölüm haberi geldi. Kazım Koyuncu 33 yaşında, 25 Haziran 2005 günü aramızdan ayrıldı. Kanser tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kazım Koyuncu için Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda tören düzenlendi. 27 Haziran 2005 tarihinde aynı mekanda düzenlenecek "Hey Gidi Karadeniz" konserinde sahneye çıkması planlanan Koyuncu, cenaze töreninde son kez sevenleriyle buluştu. Törene Koyuncu ‘nün ailesi, sanatçı dostları, sevenleriyle birlikte sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Türkiye'de yaşayan tüm halklardan binlerce kişi katıldı. Gözyaşlarının sel olup aktığı törende, muhabirlerin dahi fotoğraf çekerken ağladığı görüldü.
KOYVERDİ GİTTİ BİZİ
Sahnede, üzerinde yaptığı son açıklama olan "Karadeniz dev bir dalgadır, özgür bir sudur" yazılı dev pankart asıldı. Dostları ve sevenleri Koyuncu ‘ya son sözlerini iletti. Koyuncu ‘nün cenazesiyle birlikte yürüyenlerce “Yaşasın halkların kardeşliği” “Katil Çernobil bu kaçıncı ölüm”, “Kâzım Koyuncu ölümsüzdür” “Katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı. Daha sonra memleketi Hopa’ya uğurlanan Kazım Koyuncu ‘nün cenazesi sanatçının köyü Pançol’da toprağa verildi. Ama o gönüllerde hep yaşıyor.
Fatih Sultan KAR / İST.