Bülent ÇİFTGÜMÜŞ
RİZE: Rize Eğitim İş Sendikası Şube Başkanı kadınların son yıllarda şiddet ve cinayetlere maruz kaldığını belirterek “ Sadece 8 Mart değil, her gün kadınlar günüdür” dedi.
Rize Eğitim İş Sendikası Şube Başkanı Hamza Kutay Eğitim-İş’in, 61 ilde 1881 kamu çalışanı kadınla görüşerek yaptığı “Kamu Çalışanı Kadınların Sorunlarının Tespiti” adlı araştırma sonuçları, kadınların toplumsal yaşamda, iş ve aile yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları ortaya koyduğunu söyledi.
Araştırmada ortaya çıkan çarpıcı veriler özetle şöyle ”Araştırmaya katılan kadınlardan ebeveyn olanların % 36.7’si çocuklarına yeterince zaman ayıramadığından şikayetçi. Araştırmaya dahil olan kadınlardan % 50.1’i çalışma hayatlarının evdeki sorumluluklarını olumsuz etkilediğini düşünüyor.
Araştırmaya katılanların % 44.8’i aile sorumluluğunu kadınların üstlenmesinin, kadınların iş gücüne katılımı için engel olarak görüyor. Kadınların % 90,1’i geleceğinden kaygılı olduğunu belirtiyor. Kadınların % 93.1’i, toplumda çalışan kadına yeterli önem verilmediğini düşünüyor. Çalışan kadınların karşılaştığı en önemli sorun nedir? sorusuna, kadınların % 54.8’i aile sorumluluğunun ağır olması, % 24.6’sı iş yerlerinde psikolojik/cinsel taciz ve mobbinge maruz kalınması, % 15.5’i cinsiyet ayrımcılığı yapılması yanıtlarını veriyor. Araştırmaya katılan kadınların % 38.3’ü kadınların çalışma yaşamında daha fazla yasal düzenlemeler yapılmasını, % 22.9’u ise doğum yapan çalışan kadınlara yönelik desteklemelerin arttırılmasını istiyor. Kadınların % 71.9’u İstanbul Sözleşmesinin kadınların sorunlarına çözüm getireceğine inanıyor. Kadınların % 83.2’si pandemi döneminde kadın çalışanların, erkek çalışanlara göre daha çok sıkıntıyla karşılaştığını düşünüyor. Araştırmaya katılan kadınların çoğunluğu, günümüzde kadınların eğitimine gereken önemin verilmediğini belirtirken, daha iyi bir eğitim almaları durumunda şartları daha iyi olan bir işte çalışabileceklerini düşünüyorlar. Araştırmaya katılanların çoğunluğu, toplumda erkek meslekleri ve kadın meslekleri diye bir ayrım olduğunu, kadın ve erkeğin aynı eğitim aldığı bir meslekte erkeklerin daha fazla tercih edildiğini, kadınların işe alınırken yükselme imkanları düşük ve geçici alanlarda işe alındığını, kadınların işinde yükselebilmesi için erkeklerden daha fazla ve uzun çalışması gerektiğini düşünüyor.
Bu sonuçlarda gösteriyor ki; Türkiye’de kadınlar, ev içinde emeği yok görülen, çalışma hayatında ayrımcılığa maruz kalan, toplumsal gericilikle kuşatılan, her gün cinayetlere kurban giden bu karanlık sistem içerisinde yurttaş olabilmenin mücadelesini vermektedir. Kadın sömürüsü elbette daha önce de vardı. Fakat bu sömürünün boyutu daha da perçinleşmiş, kadın sadece evinde kalan ve itaat eden bir nesne olarak gösterilmiştir. Kadınların gülmesini ahlaksızlık sayan, en kutsal vazifeyi evinde eşine bakmakla eş değer gören gerici zihniyet, kadınların sömürülmesinde ve katledilmesinde birinci dereceden sorumludur. 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, ardan geçen 19 yılda katledilen kadın sayısı 8 bine dayanmıştır. 6284 sayılı Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun yürürlüğe girdiği 2013 yılından 2020 Ocak ayı sonuna kadar 448 bin 409 kadın şiddete maruz kalırken,1 milyon 608 bin kadın ise koruma talebinde bulundu. Kadına karşı şiddet ve cinayet bu denli kötüyken şimdi de İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açılmakta, kadının adından dahi rahatsız olan gerici ittifak ortaklarıyla kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmaktadırlar. Kadınlar sadece aile içinde değil iş yerinde de sömürüye, adaletsizliğe ve ölümlere kurban gitmektedir. Sadece 2020 yılında adına kader dedikleri, fıtrat dedikleri sömürü düzeninde en az 150 kadın emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir.
Ekonomik kriz en çok kadınları etkilemiş, Kadın istihdamı yüzde 10 civarında azalmıştır.10 milyondan fazla kadın ev işleri nedeniyle kendi ekonomik bağımsızlıklarından dışlanmış, pandemi sürecinde de çalışan kadınların sömürüsü hem ev işlerinde hem iş hayatında olmak üzere iki kat artmıştır.
Kadınlar iş hayatında da sürekli ayrımcılığa maruz kalmış, aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden yüzde 31,4 daha az gelir elde etmiştir. Ücretlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarken, 2006 yılında yüzde 12 olan eşitsizlik 2020'de yüzde 20,7'ye yükselmiştir. Kısacası kadınlar çalışma hayatında daha fazla sömürülmüş, daha fazla baskıya maruz kalmıştır” dedi.