Fatih Sultan KAR/?ST
Bu gün aramizdan ayrilan Süleyman Kazmaz, kalemin yüre?ini Rize’ye Rize kültürüne adami?ti. Kazmaz’in ilk ?iiri Rize Vilayet Gazetesinde 6 A?ustos 1931 tarihinde Süleyman imzasiyla yayinlanir. Küçük Süleyman, o zaman Rize Orta Mektebin 197 numarali talebesidir. Bu ?iirle yayin dünyasina merhaba diyen ve halk kültürü ara?tirmalarini araliksiz sürdüren Kazmaz, zaman içerisinde 35 kitaba, yüzlerce makaleye, ara?tirmaya ve derlemeye imza atarak ülkemizin sanatini, kültürünü, güzelliklerini ve gerçek de?erlerini dünyaya tanitir. Dimdik ayakta olan bu bilge çinar hala yazmayi sürdürmektedir.
1931-36 yillari arasinda Rize Orta Mektebinde Türkçe ö?retmeni olarak görev yapan Sitki Can, Ordu Halkevi tarafindan 1940 yilinda yayinlanan “Rize Şairleri” isimli kitabinda Kazmaz’dan ?öyle söz ediyor: “Süleyman Kazmaz, içli bir gençtir. Bazi noktalarda kendisini ir?at ederdim. Dergilerde yazilarini okudukça hevesinin hizlandi?ini görüyorum. Kendisinde gittikçe derinle?en bir sezi? var.Kültürü yerinde bu hassas talebem parlak bir istikbale namzettir.”
Kazmaz’in eserleri, kültürüyle ilgili yayinlanmi? çali?malar yönünden çok da ?ansli olmayan Rize için büyük bir kazançtir. “Rize Halk Şairleri” (1976), “Rize Halk Şairleri ve Halk Kültürü” (1992), “Rize Yemekleri ve Yemek Kültürü” (1992), “Çayeli Halk Şairleri” (1993), “Çayeli’nde Geçmi? Günler ve Halk Kültürü” (1994), “Beyazsu -Bir Köy Ara?tirmasi” (1994), “Milli Mücadelede ?psiz Recep ve Rize Gönüllüler” (1996), “Kestane Karasi – Hikayeler” (1998), “Rize Çayeli Halk Kültürü Ara?tirmalari –1” (1998), “Rize Çayeli Halk Kültürü Ara?tirmalari –2” (2001) ve “Kazmaz Ailesinden Hatiralar” (2004), Rize- Çayeli Hatiralari yazarin kaleme aldi?i kaleme aldi?i kirk bir adet kitabin Rize konulu olaniydi
Rize tarihine bu denli büyük katkilar sa?layan bu bilge çinari hayati ve eserleri hakkinda konu?mak üzere Ankara’daki bürosunda ziyaret etmi? çali?malariyla ilgili uzun uzun konu?mu?tuk.
Konuya ba?lamadan önce bize Kazmaz ailesinin tarihiyle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Biz Çayeli’nin Beyazsu köyündeniz. Asil köken Caferpa?a köyü. Bizim ecdadimizdan ismini tespit edebildi?imiz en eski ?ahis Ahmet, Cafer Pa?ayla birlikte Cafer Pa?a köyüne gelmi?. Bunu dedemin el yazisiyla yazdi?i bir Kuran’i Kerim’den öreniyoruz. Orada ecdadimizi Ahmet’ten itibaren yazar. Cafer Pa?a, orada bir cami yaptirdi ve Ahmet’i de imam olarak birakti. Bir müddet orada kalan Ahmet, evinin yikilmasi üzerine Beyaszu köyüne geldi. Babamin dedesi Haci Osman Efendi oradan Çayeli’ne geçti. Tepede Hamdi Efendinin evine yerle?ti. Çocuklar orada yeti?ti. ?ki karde?ten Haci Hafiz Efendi ?stanbul’a gitti. Benim dedem Haci Mustafa Efendi ise Çayeli’nde kaldi ve kiyidaki evi yaptirdi. Babami o evde evlendirdi, biz de o evde yeti?tik. 1960’ta evlendim E?im Ispartalidir. Ev hanimidir. Bir o?lum, bir torunum var. O?lum Osman Cem yüksek in?aat mühendisi, o?lu da.
Çayeli’nde Kuvay-i Milliye Beyannamesini okuyan ilk ki?i babanizmi?. Ondan biraz bahseder misiniz?
Babam hakimdi. Ayrica Medrese mezunuydu. Edirne Medresesinde Müderrislik payesi almi?ti. Bir müddet ?ttihat Terakki’ye katilmi?ti ve Mithat Pa?ayi severdi. Hatta ?öyle bir hatirasi vardir: Babam, Mithat Pa?anin kitabini her açti?inda gözleri ya?arirdi. “O Mithat bo?dular seni” derdi. Çünkü Abdülhamit, Mithat Pa?a’yi özel mahkemede önce idama mahkum etmi?, sonra cezasini kendisi sürgüne çevirmi?, fakat sürgünde bo?durmu?tur.
Babam Atatürk taraftariydi. Kuvay-i Milliye Beyannamesi’ni ilk defa Çayeli Camiinde o okudu. Bu onun eseridir. Babam Çayeli’nden hiç kopmadi. Ordaka Naiblik, Hakimlik yapti. Bir süre Oltu’ya gitti. Sonra yine Çayeli’nde çali?ti ve ondan sonraki hayatini tamamen Çayeli’nde geçirdi.
Do?umunuz ülkenin zor dönemlerine rastliyor. Çocuklu?unuzdan benli?inizde kalan hatiralardan söz eder misiniz?
Do?um tarihim nüfusta 1915 ama aslinda 1916 do?umluyum. Çünkü ben annemin söyledi?ine göre Ruslar geldikten sonra do?mu?um. Ruslar, 1916’da Rize’ye geldiler. Evvela Mahalle Mektebine gittim. Rize’deki Kale Camiinde okudum. Şairler köyündeki mahalle mektebinde hatirladi?im bir hocamiz vardi: Yelkenci Ali Efendi. Ondan sonra ilkokula ba?ladim. ?lkokulda bizim hocamiz Şevki Bey’di. Be?inci sinifta Sadik Bey ve Sitki Bey geldi. ?lkokulu 1929 yilinda, Çayeli ?lkokulunda bitirdim. O zamanlar Rize’ye gidip okumak bir hayli mesele. Bu yüzden bir sene ara verdim. O bir sene arzuhalci Bayraktar Hafiz ?smail Efendinin yaninda çiraklik yaptim. Ondan sonra da Belediyede katip olarak çali?tim.
Çayeli Belediyesi’nde mi çali?tiniz daha o ya?larda?
Çayeli Belediye Reisi o zamanlar Haci Maksut Efendi idi. Bir gün belediyeye gittim. Haci Maksut Efendi ile Haci Hafiz ?smail efendi oturuyorlar. ?çeri girdim. Baktim Haci ?smail Hakki Bayraktar, Belediye reisine dert yaniyor. “Bu i?lerin üstesinden gelemiyorum ne edeyim?” diye. Maksut Efendi de beni göstererek “Aha Süleyman al onu yanina” der. Böylelikle Çayeli Belediyesinin yazi i?lerinde çali?maya ba?ladim.Yeni alfabeyi ö?rendim. Haci ?smail Efendi söyler, ben yazardim ya da müsvedde yapardim. O olmadi?i zamanlar da gelen olursa elimdeki modellere bakarak durumu hangisine uyuyorsa ona göre yazarak arzuhalcilik yapardim. O zamanlarda ya?im 14-15. Arzuhal ba?ina 5 ya da 7 buçuk kuru?, para da kazanmaya ba?ladim. Bir gün gurbetten biri geldi ?stanbul’dan. Bir dilekçe yazdirdi, bana 25 kuru? verdi. O zaman bu para en yüksek paraydi ve kalin oldu?u için de “Manda gözü” derlerdi. Bir sene böyle geçti.
Rize Orta Okuluna kaydoluyorsunuz. O dönem e?itimciler nasildi?
?kinci sene Rize Orta Okuluna kaydoldum. O zaman pansiyon yok. Rize’de halam vardi, onda kaliyordum. Ortaokul, tepede Maksut Pa?a kona?inda e?itim veriyordu. Şimdi orasi Kiz Enstitüsü sanirim. Ah?apti. Bahçesi vardi. Hocalarimdan hatirladi?im : ?smail O?uz Bey, Türkçe ö?retmeni Sitki Can Bey, tarih ö?retmeni Enver Kalender Bey, jimnastik ö?retmeni Mahmut Bey, tabiye ö?retmeni Muhittin Bey, Fransizca ö?retmeni Arif Bey ve ilk hocamiz Yusuf Cemil Bey çok de?erli e?itimcilerdi. Fransizca’yi ben Arif Bey sayesinde ö?rendim. Dü?ünün ortaokulu bitirdi?im zaman Fransizca’dan hikaye tercüme ettim. Bu, Arif Bey sayesinde oldu. Çok disiplinliydi, çok iyi ö?retirdi. Ben o Fransizca ile Gazi Enstitüsü’nü bitirip ö?retmen oldu?umda devlet yabanci dil imtihanina girdim. ?mtihani kazandim. Ondan sonra kitap tercüme ettim.
Yazin dünyasiyla ortaokul yillarinda mi tani?tiniz?
Evet. Yazi hayatim ortaokulda ba?ladi. Sitki Bey ve O?uz Bey ?iirlerimi Rize Vilayet Gazetesine koyarlardi. Orta Mektepten 1933 yilinda mezun oldum. Ayni yilin son baharinda Trabzon Lisesi’ne kaydoldum . O zaman Trabzon’da para ile okumak büyük mesele. Bir müddet bir akrabanin yaninda kaldim. Ondan sonra ö?retmen okulu imtihanina girip kazandim ve Trabzon Ö?retmen Okuluna geçtim.
O zamanin Trabzon’unda ve Rize’sinde sosyal hayat nasildi?
Yokluk dünyasi. Yollar berbat. Rize’den Trabzon’a ilk yolculu?um bir gün sürdü. Ö?leye kadar Of’a gittik. Ö?le yeme?ini orada yedik. Ondan sonra ak?am da Trabzon’a geçtik. Eskiden en iyi vasita kamyonlardi. Arkasina tahta siralar koyarlardi, orada seyahat ederdik. ar Bir de motorla gelirdik. Ben bir tarihte; 29 Ekim’de Rize’ye gelece?im. Vasita yok. Otomobil zaten yok. Limana indim. Bir motor var. Motora bindim. Ya?mur geldi. Kaptan beni kamarasina koydu. Orada mazot dumanindan duramadim. Aman dedim kaptan ben buradan çikayim. Kaptan beni yanina aldi. Sabaha kadar ya?mur sirtimizdan geçti. Bir battaniye örttü sirtimiza ama sabahleyin Rize’ye indi?imizde sirilsiklam islanmi?tik. Bir müddet sonra Trabzon’a gidece?iz. Rize’den çiktik hava güzel. Pa?a Limani diye bir bölgeye geldik. Motor gidemiyor, firtina ba?ladi. Motoru kenara çektiler bekledik. Ne zaman kalkacak belli de?il. Bir saat iki saat geçti, deniz sakinle?ti. Tekrar motora bindik. Sabaha kadar motorda tahtanin üzerinde yattik. Sabahleyin Trabzon’a çiktik.
?kinci sinifa geçti?im 1934-35 ö?retim yilinda Trabzon Ö?retmen Okulu ?stanbul’a nakledildi. Haydarpa?a Lisesi binasinin bir kismini ö?retmen okuluna tahsis ettiler. ?ki sene orada okudum.
Burada Son Posta Gazetesine yayinlanan maceraniz var. Anlatir misiniz?
?kinci senenin sonunda okulda isyan çikardik. Yemeklerimiz iyi de?il, yatakhanemiz kötü diye. ?ki arkada?imiz öldü. Vay sira bize geldi diye bir grup arkada?la kalktik gittik gazetelere. Derdimizi anlatmaya. Zannederim Cumhuriyet gazetesiydi. “Bakin son sinifa gelmi?siniz, okuyun” dediler. “Niye isyan ettiniz. Orada isyan çikmi?ti onlari kovdular sizi de kovarlar” diye nasihat ettiler. Çiktik. Son posta gazetesine gittik. Yazi i?leri müdürü bizim söylediklerimizi “Do?ruysa çok yazik” diye madde madde siraladi. Yemeklerimiz iyi de?il, yatakhane garaj gibi, bakmiyorlar bize, iki arkada?imiz öldü dedik, hepsini yazdi. Ertesi gün arkada?larimizin cenazesi var Kadiköy’de. Ölümün sebebi hastalik tabii. Ama aslinda biz okulda o zamana kadar görmedi?imiz karyolayi gördük. Benim portatif bir karyolam cardi. Cenazede Son Posta gazetesini alan müdürle muavin yaziyi gördüler. Biz katiyen söylemeyece?iz diye karar aldik. Müfetti? geldi. Bizi tek tek sorguya çekti. Bizim haberimiz yok diye güya inkar edece?iz. Nasihat etti. Bülbül gibi anlattik, do?ruyu söyledik. Fransizca hocamiz Yusuf Cemil, “Bunlar son sinifa geldi, kovmayalim” diye ?efaat etti ve 1936’nin Nisan’inda bizi Edirne’ye naklettiler. Delikanlilik heyecani tabii, yoksa bir ?ey yapti?imiz yok ama o zamanin ?artlarinda bir talebenin gazeteye gitmesi önemli bir ?ey. Bu macera da böyle geçti.
Ö?rencilikten sonra askerlik ve çali?ma hayatiniz...
1936 yilinda sonra askere gittim. Askerli?imin ö?rencilik dönemi Halicio?lu’nda yedek subay okulunda geçti. Subayli?imi Trabzon’da yaptim. Sonra da Gazi E?itim Enstitüsü imtihanina girdim. Kazandim ve Ankara’ya geldim. Çayeli’nin Çukurhoca köyüne tayin edildim. Gitmek için 8 saat yol yürüyeceksin. Köyde okul camii mezarlik bir arada. Böyle bir yerde ben ö?retmenlik yapaca?im. Enstitüyü bitirdim ve köye gidip ilkokul ö?retmenli?i yapmadim. Ankara’ya Bölge Sanat Okuluna tayin ettiler. O tarihte Dil Fakültesi Felsefe ?ubesine devam ettim ve bitirdim. Birtakim güçlükler oldu. Üniversiteyi bitiremedim. Olmadi. Doktora yapmak istedim, olmadi. Fransa’ya gitmek istedim, felsefe doktorasi yapayim diye o da olmadi. Onun üzerine 1946 yilinda Hukuk Fakültesine girdim. 1950 yilinda mezun oldum. Sonra avukatlik stajini yaptim.1964 yilina kadar hem avukatlik hem ö?retmenlik yaptim. Ticaret Yüksek Ö?retmen Okulunda hoca iken okulu kaldirdilar. Ben de emeklili?imi istedim ve 1969’da emekli oldum. Ondan sonra avukatli?a devam ettim.
Bu arada yazi hayatiniz nasil gidiyordu?
Çok de?erli kültür adami Ahmet Kutsi Tecer bizim hocamizdi. Ankara Halkevi bir yari?ma açmi?ti. Memleket hikayeleri diye. Ben de i?tirak ettim. Hikayem Kaptanpa?a yolunda geçen tam bir memleket hikayesiydi. Halkevi, hem küçük memleket hikayeleri diye bir kitap bastirdi, hem de ben Kestanekarasi diye hikayelerimi bir araya topladim, orada ne?rettim. Kutsi Bey, o hikayeyle tanidi beni. Ankara’ya onun sayesinde tayin edildim. Ondan sonra bir asistan gibi yaninda bulundurdu. 1940 yilinin sonbaharinda Anadili diye bir mecmua çikaracaktik. Programini yaptik. Hatta bu i? için seyahate çiktim. Arkada?lara bu mecmua için haber verdim. Konya’da Cevdet Ekemen, Erzincan’da Sitki Butman vardi. O sene döndüm askere alindim. Sarikami?’a gittim. Kutsi Bey bana kendi köy temsillerini verdi ve orada ara?tirma yapmami istedi. Orada 14 ay zarfinda bo? zamanlarimi tamamen köylerde geçirdim. Allahüekber da?larini dola?tim. Bölgede halk kültürü ile ilgili bilgi toplarken köylüyle konu?uyoruz. Bir ak?am “?smail koyun çikaracak” dediler. Bu tabiri ilk defa duyuyordum. Baktim orada köy temsili veriyorlar. Ben de köy tiyatrosu olarak metinleri topladim. Oradan bir hayli malzeme ile döndüm. Sonra bunlar “Sarikami?’ta Köy Geceleri” diye çikti. 600 sayfalik bir kitap. 1951-57 yillari arasinda Ankara Radyosu’nda “Köyün Saati”’nde, 1957-60 yillarinda “E?itim Saati”’nde konu?malar yaptim. Arkada?larim Cevdet Ekemen ve Adil Kisagün ile 1943 yilinda Ankara’da”Kök” adli bir dergi çikardik. Daha ba?ka hatirlar da var onlari da bastiraca?im. Ondan sonra ?stanbul’a döndüm. Kutsi Bey, Ülkü mecmuasini çikariyordu. Ülkü’de bunlar tefrika edildi. Bu arada Ülkü’de Rize halk kültürüne girdim.
Halk Kültürü ile ilgili yayinlara a?irlik veriyorsunuz...
Ben Kutsi Bey’in terkibinden itibaren büyük ölçüde romana ve ?iire yöneldim. Alti tane roman ne?rettim. Bunlarin dört tanesi kitapla?ti: “Seninle”, “Çifte Çamlik”, “A?ka Dönü?” ve “A?aç Meyve Verince” ?ki roman da tefrika halinde çikti. “Hayaller ve Hakikatler” ve “Çali?an Kizlar”. Bu arada denemelerim var: “?nsanca Bir Dünya” ve Atatürk fikriyati etrafindaki bir deneme olan “Yeni Bir Güne?”. Üçüncüsü “Halk Kültürü Ürünlerinde Telif Hakki”. Türk Halk Kültürünü Ara?tirma ve Tanitma Vakfi’ni kurduktan sonra bilhassa a?irli?i halk kültürüne verdim. Sarikami? halk kültürü ve Rize halk kültürü üzerine ?imdiye kadar on tane kitap ne?rettim. ?lk kitap “Rize Halk Şairleri”. Rize hakkindaki ilk yazilarin Ülkü’deki makalelerdir. Bunlar Rize’deki aile hayatini, çayi konu alir.
Kendisini rahmet ve ?ükranla aniyorum. Mekani cennet olsun
Foto?raf alti yazilari
Foto 1 Süleyman Kazmaz ile Ankara’da çali?ma ofisinde bulu?mu?, eserleri ve hayati hakkinda uzun uzun konu?mu?tuk
Foto 4 Rize Orta Okulu”nun ö?retmen ve ö?rencileri. 1933 -3. sira oturanlar: 3. Süleyman Kazmaz, 4.Türkçe Ö?retmeni Sitki Can, 5. Tabiiye Ö?retmeni Muhittin Bey, 6. Okul Müdürü ?smail U?uz, 7. Tarih Ö?retmeni Enver Kayadeniz, 8. Fransizca Ö?retmeni Arif Özozan.
Foto 5
Rize Orta Okulu ö?rencisi Süleyman Kazmaz resmi bir törende nutkunu okurken. 1931