RİZE
Karadeniz’in bu uzak köşesinin methini gençlerinden dinlerdim. Rize'yi görmeden evvel Rizeliyi tanımıştım.
Bazı memleketler vardır: Şöhretini coğrafyadan alır. Bazıları da yetiştirdiği insanlardan. Meselâ benim memleketim olan Antalya coğrafyasıyla, turistik güzellikleriyle meşhurdur. Benim doğduğum yer Akseki, Akseki’yi meşhur eden insanlarıdır.
Rize Karadeniz’in bu müstesna bölgesi hem tabi- hem de insanlarıyla ün salmıştır. Rizeliden sonra Rize’yi tanıdım. Rize’nin insanlarına uygun, hareketli bir tabiatı var. Büyük Fransız şair Lamartin “inanlarla tabiat arasında bir nevi akrabalık vardır” diyor. Bu akrabalığı Rize'de açıkça görüyorsunuz.
Bütün Karadeniz kıyıları yeşil ve güzeldir. Amma Rize hapsinden daha yeşil ve güzel. Sahil boyunca u- zaman beyaz badanalı evler. Sülün gibi ince minareler. Her yerde bir hareket ve bereket. Cenabı hak cenneti yeryüzünde tespit etseydi, bu Rize bölgesi olurdu
.Yemyeşil, dağlar ve tepeler mavi denizle kucaklaşır. Orta Anadolu insanı nasıl yeşile hasretse, Karadenizli de düze, düzlüğe hasret. Onun içindir ki Rizeliler denizi kara yapmışlar. Denizi doldurup düzlük yapıyorlar. Rizelinin azmi, iradesi sayesinde denizler kara olmuş, karalar para. Son yıllarda yapılan büyük binaların hemen hepsinin temeli denize dayanıyor. Neredeyse adamlar haritayı değiştirecekler.
Yalnız Rize’de rutubet çok fazla. Her gün yağmur yüklü bulutlar göklerini kaplıyor. Kurak ve çorak bölgelerinin süngerleşmiş insani, buraya gelince çok su alıyor ve yerinden kalkamıyor. Bende biraz böyle oldum, üzerime bir ağırlık çoktu. Fakat zamanla her şeye alışıyor. Rize’nin yeşil olan rengine uygun manevi havası da var. Adım başında cami. Minareler. Güzel Rize’nin yeşil olan tabii rengine uygun manevi bir müezzinler, günün beş vaktinde bu yeşillikler beldesinin insanlarını kurtuluşa ve doğruluğa davet ediyorlar.
Camiler dolu halk çalışkan ve uyanık. Söyle diyorum: Her insan hiç olmazsa ömründe Rize’yi bir defa olsun görmeli.
Fatih Sultan KAR / İST.