Rize Lisesi hatıraların, efsanelerin okuludur. Rize Lisesi üzerine araştırmalarımı bilen Ankara’dan ağabeyim Ömer Naci Turan “kıymetinin en iyi sen bilir ve değerlendirirsin” diyerek Rize Lisesi 1964-65 yıllığını bana gönderdi. Okudukça hatıraların içinde kaldım. Yıllıkta yer alan şuan aramızda olmayan başta Cihan Alptekin ve Ali bölükbaşı olmak üzere aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum. Yıllıktan bazı bölümleri sizlerle paylaşıyorum.
ACAYİP ŞEY
YAZDIKLARIMA BOZULANLAR BENİ PATAKLASIN
Payı Paçilar, ula uşaklar (Ladies and Gencelmen)
Şu anda elinizde tuttuğunuz acaip şeyi kaleme alma işgüzarlığını ilk kez aklına düşürüp beni azmettiren Kemal Ersayın, teşvik eden Maden Zorlu, tahrik eden ise Hasan Yıldırım oldu. Bu itibarla yazdıklarıma bozulanlar lütfen önce onları pataklasınlar. Bu arkadaşlarımızın akıllarına uyup böyle bir işe kalkıştığım için boynum kıldan ince, kılıçlarınız usturadan keskindir. Ama, özellikle belirtmek isterim ki; "Niyetimiz kimseyi üzmek değildir" Amacımız, otuz yıl öncesinin o güzelim havasını bugüne taşıyarak tatlı hatıralarımızı yeniden yaşamak ve birlik ve beraberlik içinde çocuklaşmaktır. Çünkü ben, insanların çocukluk yanlarını muhafaza ettikleri oranda duygulu, samimi ve mutlu olabileceğine inanıyorum. Çok fazla büyüdüklerini sanıp çocukluk yanlarını saklamaya çalışanlar, lütfen bu satırdan sonrasını okuma zahmetine katlanmasınlar. Yazdıklarım sakın ola ki değerli hocalarımızın eline geçmesin. Mehmet Ali Yalçın merhumun aziz ruhu cennet mekânında huzursuz olmasın. Sabri Tatoğlu merhum "ya bismillah" çekip ebedi istirahatgahından kıyam eylemesin. Hüseyin Mataracı hocamız kalın bir "davli" kapıp gelmesin. Neriman. Rakıcı hocamız haşin bakışlarıyla karşımıza dikilmesin. Nurettin Dekelli hocamız "yazık emeklerime" deyip saçını başını yolmasın. Şaziye Tarakçı hocamız "münasebetsiz herifler" deyip üzerimize hücum eylemesin. Müjgan Kurtuluş hocamız Spor Toto kolonuna benzeyen not defterine yeni sıfırlar eklenesin. Ben ettim siz eylemeyin. Ama ille de "eyleyeceğim" derseniz, izin verin bari vasiyetimizi eyleyelim. Değerli katkılarından ötürü, bu "şey"in telif haklarını kemal Ersayın'a, editörlük haklarını Maden Zorlu'ya, gerektiğinde okuyup açıklanması görevini bu işlerin erbabı olan Hasan Yıldırım'a bırakıyorum. Taşıma ve dağıtım işlerini ise gönül huzuru ile Kenan Şahin kardeşimin sırtına yüklüyorum. Mustafa Özdoğan'a dilediği yere virgül koyma imtiyazını tanıyor, Ali Akdemir'e okumadan önce birkaç müsekkin içmesini tavsiye ediyorum. Arif Kopuz'u Abant'ta yaptığı o çok veciz konuşma nedeniyle tebrik ediyor, "ski"yle kaymaya uğraşırken düşen Fikri Aynacı'ya geçmiş olsun diyorum. Ali Bölükbaşı ile Şahin Yılmaz’ı o sıcak gözyaşları nedeniyle çok seviyor, bana figüranlık teklif etmediği için Dinçer Sipahi'yi huzurunuzda protesto ediyorum. Karlı dağdan kar bağışlar gibi Abant'ta hibe eylediği üçüncü hamur bloknotunu yazılarımda müsvedde olarak kullandığım için Muzaffer İnce kardeşime şükranlarımı sunuyor ve bu inceliğini hararetle kutluyorum. Espri gücünden hiçbir şey kaybetmeyen Alaettin Cerrahoğlu'nu kutluyor, bu konuda form düşüklüğü gösteren Osman Zeki Eyüboğlu'na kampa girmesini tavsiye ediyorum. Rize'de belki bize de bir kıyak çeker umuduyla Haşim Oral'ı özellikle zikrediyor, isimlerini burada zikredemediğim arkadaşlarımdan bilhassa özür diliyorum.Benim işim bitti. Çaktırmadan tüyüyorum. Size Allah sabır ve kolaylıklar versin. Haydi kalın sağlıcakla canlarım.
1964-65 RİZE LİSESİ MEZUNLARI
Cihan Alptekin: Hayli içedönük duygulu idi. Daima ölçülü saygılı idi. Dertlerini sorun etmezdi ama. Toplum için hayli kaygılı idi
Arif Kopuz: Sohbetlerde hoş bir kasırga idi Nice matrak ona tebaa idi. Yeşil sahalarda "ünvanı" kaptan Köyde "dayı" okulda "baba" idi.
Saadettin Avcı: Biraz dayı, bir hayli ayı idi. Dört dörtlük bir "baba" adayı idi. Mafya değil de polis oldu.
Handan Tatoğlu: Cana yakın, sempatik, candan idi. Adı gibi kendi de handan idi. Dert ehline kâinat zindan olsa. O aldırmaz, daima rindan idi.
Fehmi Bulut: Allah için dürüst, namuslu idi. Süt dökmüş kedi gibi uslu idi. Derste iken "yok" yazıldığı zaman. Yağmur bulutu gibi yaslı idi.
Dilek Önal
Cici bir kızımız da Dilek idi. Güleryüz’ü tatlı bir "bebek" idi. Maddi nesne yok idi sinesinde. Zaten kanadı olsa melek idi.
Şahin Yılmaz: Dürüstlük ve sevgi onda din idi. Adı Şahin, kendi güvercin idi. Ama yaran bilir ne mal olduğun Müziplikte tam "hinoğluhin” idi
Erdal Nurik: Onun tek kadehi şişe idi. Üç şişeden sonra pürneşe idi. Foto Nurik kaz gibi yoldu bizi. Sınıf züğürt kendisi "köşe" idi.
Maden Zorlu: Büyümüş de küçülmüş gibi idi. Çok anasının gözü "sebi” idi. Cevherimizin en masum şakası. Lâstikle attığı leblebi idi.
Ziya Biber: Ne yalan bilir, ne dolan, ne riya. Tülbentten süzülmüş gibidir Ziya. "Eli maşalı"ya düşerse yazık. Kellesini teslim eder karıya.
Turgut Pıral: Çok hoş bir dostumuzda Pıral idi. Lâtifesi sanki süzme bal idi. Zahiren pek belli etmezdi ama. Hayalhanesinde bir kıral idi.
Süleyman İnce: Endam ince, tavır ince, hal ince. Güller açardı yüzünde gülünce. Gülistanımızın orta yerinde. Narin bir goncaydı Süleyman ince.
Rahmi Baştopçu: Hocalardan yaşlıydı. Koca Rahmi Derste uyur, gezerdi gece. Rahmi Topu topu üç senelik lisede iki doktora yaptı "Hoca" Rahmi.
İsmail Hakkı Kulaksız: Derslerde meşgalesi vırvır idi. Teneffüslerde işi dırdır idi Zatına benzetti bizi sonunda O kulaksız, cümlemiz sağır idi.
Haşim Oral
Kürdan gibi idi şiş göbek olmuş. Mabadı da göbeğine denk olmuş. Sosyal içerikli turizm işinde Şansı yaver gidip hoş olmuş.
Ali Akdemir: O, bir şekerpare kayısı idi. Gür saçları altın sarısı idi. Kaysı kurusuna benzedi uşak. Sebebi herhalde karısı idi.
Kemal Ersayın: Kemal’im daha dün gonca güldün sen. Saçını başını neden yoldun sen.
Osman Zeki Eyüboğlu: Nüktenin üstadı ve piri idi. Tepeden tırnağa espriydi. Poşette saklardık Zeki’yi, zira Muzır yasasına aykırı idi.
İsmail Sandıkçı: Hergele takımından ırak idi. Bu yüzden olacak, piriipak idi Etliye, sütlüye pek karışmazdı Yani "vejetaryen" bir uşak idi.
Ali Bölükbaşı: Spor ve müzik ile yaşar idi. Koldan kas, dilden nağme taşar idi. Bölükbaşı hüzzam faslı geçerek yarının peşinde koşar idi.
Mustafa Hatırnaz: Aslan yelesi gibiydi saçları. Ta gerdanına değerdi uçları. Uşağı cascavlak yolmuş yengemiz. O kadar çok muydu acep suçları.
Mustafa Güler: Fırlamada haya ve ar yok idi. Kahvesinde hilesiz zar yok idi. Kumarda herkesi tımar ederken. Kendisinde zerre tımar yok idi.,
Yalçın Gülnar: İnce, narin, hassas zar gibi idi. Az uzunca, eni dar dibi idi. Dili Anzer balından daha tatlı Dudakları olgun nar gibi idi.
Hızır Ayar: Bir hayli ölçülü ayarlı idi. Dini konularda duyarlı idi. Otuz sene sonra idrak ettik ki Yürüdüğü yolda o kârlı idi.
Davut Turan: Herkesi iğnele, taşla, bin lâf vur Sonra da kıs kıs gül, kahkaha savur Gerçi "Davut" İslâm adıdır ama Gelmemiş dünyaya sen gibi gâvur.
Kenan Şahin: Her akşam Ziraat’a revan idi. Yoldaşı mey ve saz-ı divan idi. Safa-i ömrü sürenin nezdinde Bir eşek varsa o da Kenan idi.
Ali Rıza Aykut: Bu dostumuz bir başka tür şekerdi. Espride mübalağa ederdi.
Ethem Basa: En kalender dostumuz Basa idi. Daima bir gam ve bir tasa idi. Dehşetli Frenkçe bilirdi. Doğum yeri sanki Fransa idi.
Mustafa Akyıldız: Melek gibi çok ranâ bir kul idi. Gamzesi adeta gonca gül idi. Bir kez iğfal olup yoldan çıkınca Gerisi, bir kervan geçer yol idi.
Öktem Tunçez: O ne boydu maşallah servi gibi. O nasıl futboldu Öktem, el aman. Yönünü şaşırma diye takardık sağına sarımsak, soluna soğan.
Oya Sabuncu: Gülendam bahşetmiş hak sizin soya. Alem hayran idi ol selvi boya. Mahvederdi bizi yak an topların, ne şirin komşumuzdun sen" kız Oya.
Fikret Berber: Soyadına bakarak berber oldu. Ders kaynatan tayfaya lider oldu. Hükümet sözcüsü gibi uşaktı. Aramızda harcanıp heder oldu.
Muzaffer İnce: Herşeyi çok doğal ve yalın idi. Döşeği post, terliği nalın idi. Ruhu, esprisi, zekâsı ince Dibi, başı, ortası kalın idi.
Özden Işık: En okkalı kızımız Özden idi. "Ağır kız" imajı bu yüzden idi. Çaktırmadan öyle kıs kıs gülerdi. Çünkü sonuçta o da "bizden" idi.
Zarife Sabuncu: Onu zaten Hak zarif kılmış idi. İsmi dahi yerini bulmuş idi. Çok hanım hanımcık kızdı ama. Çok acele valide olmuş idi.
Metin Genç: Bir zamanlar Metin idi, genç idi Organları diri idi dinç idi. Bugün niyetine yetmez kudreti. Gençliğinde yıkılmaz bir genç idi.
Hasan Yıldırım: Demek yaşı hayli ziyade oldu işitince aklım azade oldu. Derhal ebced ile düştüm tarihin; İspirli Tüysüz Hasan dede oldu.
Dinçer Sipahi: Bizi ancak Dinçer eylerdi temsil ittifakla seçtik onu mümessil Mevcut olmayanı mevcut yazardı. Ona çok şey borçludur bizim nesil.
Birol Zorer: Birol’umuz vardı, zorlu ve yaman Soyu sopu, aslı nesli kahraman Nuh’un gemisine binmedi ceddi. Kendi takaları vardı o zaman.
Fikri Aynacı: Çok uyanık bir "karakeçi" idi. işi gücü saçı ve "paçı" idi. Camiden havraya giderdi ama
Hak bildiği ise ve haçı idi.
Mustafa Özdogan: O büyük aşk nasıl da hüsran oldu. Mustafa feryad ü figan ü giryan oldu. "Bir ihtimal daha var" deyü evlendi. Baht-ı özdogan gayri handan oldu.
Ömür Arayıcı: Ol şuh her dem kürsüye çıkar idi. Şuh eda ve biperva bakar idi. Mürd olurdu pervaneleri, zira; Tebessümüyle canlar yakar idi.
Nevin Mutlu: Nevin bitirene kadar okulu, Sesini duymadı bir Allah kulu, Divan şiirindeki ney gibiydi öyle ince, öyle narin, duygulu.
Ahmet Odabaş: Ol sınıfta baş tacımız çok idi. Hepsi bir şey ister, düzen yok idi. Odabaşı hasret idi düzene. Kuru gürültüye karnı tok idi.
Şahin Balcı: Her kim ki ol kul ile hemhal oldu. Bal tutmuş gibi garip bir hal oldu. Şuna bir methiye düzeyim dedim Levh ü kalem ser hoş, dilim lâl oldu.
Turgay Canca: Hilâl burnu biraz uzunca idi. Lâkabı kuş, kendi pek canca idi. En zalim şakaya gülüp geçecek Hoşgörülü dost varsa, Canca idi.
Yüksel Kadıoğlu: Sarı saçlar, mavi gözler, yanak al. Çok hoş avaz, tebessümü süzme bal. Gönüller fetheden aşüfte idi. "Köfte Yüksel” denen o tatlı masal.
Erol Cihan: Fevkalâde ranâ bir civan idi. Sözlülerde el pençe divan idi. Hayal alemine dalıp giderdi Yüreğinde yare mi pinhan idi?
Kemal Yılmaz: Zahiren bir menendsiz bal idi. Erbabı bilir ne mislü mal idi Kovan’a teşbih eylesem hoşgörür. Benim bildiğim Kemal, "Kemal" idi.
Yakup Şahin: Kostak yürür, duruşu çapraz idi. Gözünü budaktan sakınmaz idi. Mert uşaktı, hoştu, lâtifti ama Bozulunca hayli küfürbaz idi
Kahraman Afyonoğlu: Her haliyle Afyon kaymağı idi. Bulunmaz bir neşe kaynağı idi. Varto depreminin gerçek nedeni Baterisi ile tokmağı idi.
Mustafa Satıroğlu: Satır değil, mısra-ı bercesteydi. Gülistandan derlenmiş güldesteydi. Deste-i şiir olan ol sınıfta. Biz güfteysek, Satıroğlu besteydi.
Hüseyin Sağbaş: Soyadı ol sebepten naşi idi. Ki, cedleri Soğancı başı idi. Rahat ve huzuru yok idi, zira;
Etrafı külliyen "mevaşi" idi.
Yaşar Yıldız: Bohem Yaşar komple sanatkâr idi. Resim yapar, şiirler yazar idi. Arka sıralarda kuytu bir yerde Muzafferle "birlikte" yaşar idi.
Edibe Bükey: Sınıfın sevimli biblosu idi. Okulun iftihar tablosu idi. Tek kusuru, tek başına gittiği
Okul mezuniyet balosuydu.
Mehmet Yazıcı: Mizacı ipekten yumuşak idi. Tebessümü güneşten sıcak idi. Nice cevherlerimiz vardı ama 0, pırlanta gibi has uşak idi.
İsmail Demircan: Tığ gibi çocuktu eşrafa dönmüş ipek bir mendildi çarşafa dönmüş. Yenge hanım kusura bakma ama Uşak neden böyle hoşafa dönmüş ?
Osman Ege: Yavru goril gibi genç irisiydi. Anayurdu sınıfın gerisiydi. Güler yüzlü, tatlı dilli hoş sohbet
Ve arkadaş canlısı birisiydi.
Serpil Esat: Okula biraz geç dahil oldu. Serbülend bir yiğide mail oldu. Mercimeği fırına verirlerken Muavin-i Vali müdahil oldu.
Faik Baş: Beyninde ilmü malumat çok idi. Nev malûmat koymaya yer yok idi. 01 mertebe ağırbaşlı idi ki Bu ağırlık bedenine yük idi.
Erol Bayraktar: Duyduk ki, "bayraktar dal gibi olur" Sandık ki, bundan da bal gibi olur. Bayraktarı Erol olanın burnu Darbımeseldeki hal gibi olur.
Nejdi Ertaş: Mevsimlik bir çiçekti geldi geçti. Su yalancı dünyaya güldü geçti. Rahmet-i Rahmana kavuştu Nejdi. Bizim ciğerimizi deldi geçti.
Yılmaz Altıntaş: Delikanlı çocuktu yiğit. Yılmaz Bir gazası vardır ki unutulmaz Gönüllü kalktı sözlüye Mantık’tan "Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz.
Muharrem Ramoglu: Mikropluklarımızdan verem oldu. Muharrem’e yaşamak haram oldu. Sonunda çaresiz bize uyarak Kötü emellerimize ram oldu.
Alâattin Cerrahoglu: Mektep beğenmezken "0" seni seçti. Bahçende gezindi suyundan içti. Göğsünü ger öğün Rize Lisesi. Çünkü senden bir Cerrahoğlu geçti.
Nihat Balcı: Yakışıklı karayagız oğlandı. Acep hangi "aftâb"da böyle yandı? Yeşilçam’a gitse star olurdu. Nihat Rize Lisesi’nde harcandı.
Arif Azat: Baki olan Allah, insanlar fani. Hayat dolu o Arif’imiz hani. Yas içinde bırakıp gitti bizi
Allah rahmet, eylesin gani gani
Tevfik Ataselim: Zannedersem nevzuhur adem idi. Saçı samur, gözleri badem idi. Belki Kaf dağında bir anka kuşu. Belki benim özbe öz dedem idi.
DAMITILMIŞ ÖZLÜ SÖZLER
Damlaya damlaya göl olur Şahin, Çok ağla repoya yatır.
Sakla samanı yenge, üzme Kenan'ı. Gün olur çeker canı.
Güzele bakmak sevap ise Özdoğan'a cennet garanti.
Turgay'ı altın kafese sokmuşlar; "ah burnum" demiş.
Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr; Haşan dede oldu, Maden bekâr.
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Temizlik imandan gelir Hızır, git bir permatik al.
İş bilenin, kılıç kuşananın, körpe piliç Kahraman'm.
Isırgan ile taharet, Foto Nurik ile ticaret olmaz.
Fikri'den yumurta alan sarısını, Davut'un diline düşen çaresini bulamaz.
Adama adam gerek olur, Haşim'i buda sırık olur.
Tuz alırsan toptan, buz alırsan Kop1tan, kız alırsan Yakup'tan al.
Takma kafanı be Bölükbaşı; hatasız dul olmaz.
Hatırnaz'a şimşir tarak, Osman Zeki'ye kürt damat! Yeme de yanında yat.
Arif isen bir gül yeter kokmaya, ne gerek var Gülistana çıkmaya?
Kahbe felek gönlün olsun bahtiyar, Baştopçu'yu ettin koca ihtiyar.
Bir çiçekle yaz olmaz derdin evvel, Satıroğlu, güz oldu kendine gel.
Hohol'lu Kemal'i çekemez saçı olanlar, rencide olur dide-i dilber Ziya'dan.
İsmail'in kaderi kurban, olmak, el kızma sökmez Demircan olmak.
El ile gelen düğün-bayram, Yüksel ile gelen kola-ayran.
Muzaffer'de birleşmez iki yaka, yengemizde var iken o fiyaka.
Osmanlı avrada kul olmuş vali, neylesin bizim Başhekim Ali.
Gülü tarife ne hacet, kolaysa Güler'i tarif et.
Bir kayboldun pir kayboldun lan Birol, ek yengeyi de biraz hür ol.
Sağlığında ye malını Kulaksız Ağa, bugün bayram, kır bir soğan daha.
Maişet derdine çok düşme Mehmet, fani dünyaya değmez bunca zahmet.
Gözden Irak olan gönülden ambargoya uğrar Öktem. Sallan boyun görelim.
Gel vazgeç güzelim sen bu sevdadan. Dinçer'i alan Üsküdar'ı geçti.
Cerrahoğlu'yla sohbet Ömür değer, en büyük şapkayı Fehmi giyer.
Gülyağını Süleyman sürünür, armutun iyisini Saadettin yer.
Yaşar, pabucu yarım, fırçayı bırak oynayalım.
Güneş balçıkla sıvanmaz Turan, yazabildiğin kadar yaz.
HOCALARIMIZDAN VECİZELER
O sınıf bir sürü zeki insanın bir araya gelerek aptallaştığı yerdi.
Onlar, çok zeki olmalarına rağmen müthiş birer aptaldı. Zeki olduklarını Üniversite Giriş Sınavında elde ettikleri ülke çapındaki başarılarıyla kanıtladılar. Fakat, bu zekâlarını pek kullanmak zahmetine katlanmadıkları için ben onlara aptal diyorum. Bunca yıllık öğretmenlik hayatımda o sınıf kadar güzel ve renkli bir sınıf görmedim. 0 sınıfta aklınıza gelebilecek her türlü öğrenci tipi vardı. Fakat riyakarı asla. 0 sınıfta tenakuzların şayanı hayret bir armonisi vardı. Sevgileri, samimiyetleri, arkadaşlıkları görülecek şeydi. Ya o sınıfla bir yıl daha bir arada olmayı veya öyle bir sınıfla bir daha karşılaşmayı çok isterdim. Ne yazık ki her ikisi de mümkün değil. (Mehmet Ali YALÇIN)
(1965 yılının Kasım ayında ziyaretine gittiğimizde bizden sonraki 6/Ed. sınıfında yaptığı konuşmadan)
Siz Yeni Sinemanın önünde kızların peşinde dolaşırken, büyük bir ihtimalle, başkaları da Ses Sinemasının önünde sizin kız kardeşlerinizin peşinde dolaşıyor oğlum. Serseriliğin lüzumu yok. (Hüseyin MATARACI)
İki yüzeli lira maaşla öğretmenlik taslanmaz arkadaş içelim. Haydi Şerefe! (Erdoğan AKSU)
Semerini kıracaksın eşşek oğlum. Dikkat et. (Recep Ali KULAK)
Elizabeth Taylor'un menekşe renkli gözlerini görünce Allah'ın büyüklüğüne daha çok inanıyorum çocuklar. (Müjgan KURTULUŞ)
Çıkarım ulan şimdi sizin ağzınızın tavanına. Kenefler. (Sabri TATOĞLU)
NOT:
*“Hayli içedönük duygulu idi. Daima ölçülü saygılı idi. Dertlerini sorun etmezdi ama. Toplum için hayli kaygılı idi” Bir lise öğrencisi iken ne güzel anlatılmış Cihan Alptekin.
* Ömer Naci Turan ve Murat Gümüş Büyüklerime teşekkürler.
Fatih Sultan KAR / İST.