15 Ocak 1999 tarihinde, göreve gelen Çaykur Rizespor’un yeni yönetimi, tümü vizyon sahibi, kendi alanlarında isim yapmış seçkin kişilerin oluşturduğu bir yönetici ordusuydu adeta.
Yönetim Kurulu, 1999 başında şampiyonluk parolasıyla işbaşı yaparken, görev paylaşımları da şöyle oluyordu; Başkan: Mehmet Cengiz, Başkan Yardımcıları: Ekrem Cengiz, Şaban Ali Razıoğlu, İrfan Karakaş, İdari Asbaşkan: Şafak Basa, Mali İşlerden Sorumlu Asbaşkan: Muhammet San, Teknik İşlerden Sorumlu Asbaşkan: Hüseyin Karaahmetoğlu, Genel Sekreter: Mahir Biberoğlu, Genel Kaptan: Nurettin Cengiz, Mali Sekreter: Musa Kazım Engin, Muhasip-Veznedar: Ahmet Erdoğan, Basın Sözcüsü: Ahmet Mete, Sağlık İşleri Sorumlusu: Ali Kaşıkçı, Dış İlişkiler Sorumlusu: Mustafa Sarmusak, Federasyon Temsilcisi: Osman Çataklı, Tesisler Sorumlusu: Ahmet Hacıömeroğlu, Altyapı Sorumlusu: Hasan Külünkoğlu, Amatör Faaliyetler Sorumlusu: Kenan Yelkenci, Reklam ve Halkla İlişkiler: Resul Çolak, İstanbul Temsilcisi: Ali Kemal Kopuz, Ankara Temsilcisi: Bülent Erkan Haberal, Futbol Şube Sorumlusu: Yılmaz Zehiroğlu, Taraftar Organizasyon Sorumlusu: Kemal Zırh, Marmara Bölge Sorumlusu: Şeref Keçeli.
YOLA CEM PAMİROĞLU İLE ÇIKILIYORDU
Önceki sezon Ağrıspor’un teknik patronu olarak başarılı bir performans ortaya koyan Cem Pamiroğlu, şimdi Çaykur Rizespor’un başındaydı. Pamiroğlu 1970’lerde Fenerbahçe ve Milli Takım’ın savunmasında görev yapan, Türk Futbolu’na malolmuş bir isimdi. Döneminin yıldızlarından bazıları özel televizyonlar ve gazetelerde futbol eleştirmenliğine soyunurken, bazıları da antrenörlük kurslarına katılıp teknik adam olarak Türk Futbolu’na hizmetlerine süreklilik kazandırıyordu. Cem Pamiroğlu, ikinci şıkkı seçenler arasındaydı ve işini ciddiye alıyor, futbolun teknik ve taktisyenliğini en iyisiyle yapmaya çalışıyordu. Şampiyonluktan, bir başka deyişle ekibi Birinci Lige yükseltmekten başka her türlü sonucun başarısızlık sayılacağı bir ortamda görevi kabul etmesi de, genç hocanın iddialı kişiliğini ortaya koyuyordu. Şampiyonluk için vereceği zorlu mesaisinde Pamiroğlu’nun teknik asistanlıklarını, Mehmet Hacıoğlu ile Osman Sarımehmet yapacaktı.
Pamiroğlu ile, Çaykur Rizespor’da teknik direktör arayışı sona ermişti. Geçen sezon dipten aldığı Ağrıspor’u 2. ligde tutmayı başaran genç antrenör, bu sezon Rize’yi şampiyon yapmak için ter dökecekti. Asbaşkan İrfan Karakaş, Pamiroğlu’nun isabetli bir seçim olduğuna ilişkin inancını belirtip, “Geçen sezon yaşanan hatalara düşülmeyerek, yeni sezonda Birinci Lig hedefine ulaşmak istiyoruz. Pamiroğlu, gerek iç transferde, gerek dış transferde tek yetkili isim olacaktır” diyordu.
İşte böylesi karşılıklı bir güven tablosu içinde, kulüpte Cem Pamiroğlu dönemi başlarken, rapor ve istemleri doğrultusunda transfer harekatına girişiliyordu.
BOMBA TRANSFERLER YAPACAĞIZ
Geride kalan sezon Birinci Lige ramak kalmışken, Göztepe ile oynanan Play-Off ötesi finalde, gol vuruşu farkıyla hedeften düşen Çaykur Rizespor’da, bu defa iş öylesine sıkı tutuluyordu ki, adeta şans payı bile bırakılmıyordu. Zaten futbol kalitelerini kanıtlamış, üstün vasıflı bir kadroya sahipken, yine mali külfeti çok ağır yeni transferlerle ekibin gücüne güç katılıyordu. Yeşil-Mavililer, öylesine güçlü ve belki de gereğinden fazla bir kadro genişliğine ulaşıyordu ki, yedek kulübesi ve arta kalanlardan bile bir takım kurulsa, kuşku yok ligi taşırdı...
Transfer sezonu yaklaşırken 2. Başkan Ekrem Cengiz, taraftarların yüreğine su serpen bir açıklamada bulunuyor ve kulüpte kesinlikle maddi sıkıntının yaşanmadığının altını çizerek, “Bomba gibi transferler yapacağız. Güçlü ve kaliteli bir Rizespor için, yönetim olarak elimizden geleni yapacağız. Geçtiğimiz sezon taraftarlarımızı çok üzdük. Yeni sezonda başarılarımızla kendimizi affettireceğiz” mesajını veriyordu. 1998/99 sezonunda Çaykur Rizespor’da forma giyen Erkan Fenerbahçe’ye dönmüş, Emre Altay’a, Cengizhan Yimpaş Yozgat’a, Mahir Ankaragücü’ne, Engin İzmirspor’a verilmiş, Cafer, kaleci Murat, Mustafa ve Osman da kendilerine başka kulüpler bulmuşlardı. İç transferde Ümit, Zeki ve Recep’le bir yıllık sözleşme imzalayan Yeşil-Mavililer’de yönetim, bu sezon için yararlanmayı düşündüğü futbolcularını da bünyede tutmayı başarıyordu. Çaykur Rize’de arkaya bakılmıyor, gerekli malzeme elde tutulup, gidenler değil, gelenler dillerden düşmüyordu.
2000 MODEL RİZESPOR’DA YENİLER
Kimler transfer edilmemişti ki; Çanakkale Dardanel’den Serkan, Trabzonspor’dan İbrahim, İzmirspor’dan Ertunga, Marmarisspor’dan Orçun, Aydınspor’dan Levent, Batman Petrolspor’dan Koray, Bursaspor’dan Gançev, Artvin Hopaspor’dan Oktay, Kartalspor’dan Erhan, 2000 model Çaykur Rizespor puzzle’ını oluşturacak yeni mevki parçalarıydı. Her bir transfer için ayrı ayrı emek verilmiş, birçoğunda başkan Ekrem Cengiz bizzat gidip konuşarak işi kotarmıştı. Örneğin, Ertunga’nın transferi için Rize’ye transfer çıkarması yapılmış, teknik direktör Cem Pamiroğlu’nun da katıldığı görüşmelerde, Başkan Cengiz, İzmirspor Başkanı Cemal Dönmez ve teknik menacer Levent Eriş’le sıkı pazarlıklar içine girmiş, kaleci Fevzi takası da gündeme girmiş, bir dolu konuşmanın ardından hem kulübü, hem de Ertunga razı edilip amaca ulaşılmıştı. Tüm bu yorucu mesailerin ardından, yeni transferlerle ekip de yavaş yavaş şekillenmişti.
OTUZ BEŞİNDE BİR DELİKANLI
Geride kalan sezon, en kritik maçlarda sıkça baş gösteren rahatsızlıklarına şifa olsun diye de, Karabükspor’un 34’lük gol silahı Erdoğan, “Bonservisini al da gel” denilip, Rize’ye davet edilerek, imza attırılmıştı. 35’ine merdiven dayamış bir futbolcu. Şampiyonluk cengine çıkacak takımda gol gladyatörü rolüne soyunabilir miydi? Bu işe dudak bükenler çıktıysa da, idareciler ileri geri konuşanlara kulaklarını tıkamış ve Erdoğan’ı Yeşil-Mavili renklere bağlamıştı. Kadronun birbirleriyle uyumu kadar, kentle de kenetlenmesi için çeşitli düzenlemeler yapılıyordu. Bir minik organizasyonda, transferin son günlerinde alınan Emre, Yusuf ve Özgür, Atatürk Çocuk Yuvası’nı ziyaret ederek kimsesiz çocuklara moral veriyordu. 0-6 yaş grubu çocukların barındırıldığı yuvayı ziyaret sırasında duygulu anlar yaşanmıştı. Minik çocukların, futbolcuların ziyaretleriyle günleri renklenirken, Emre, Yusuf ve Özgür, “Bunlar bizim çocuklarımız” diyerek minik yavruları bağırlarına basarken, bu yeni kente ait olduklarını daha iyi anlıyorlardı.
YÖNETİM GEREKENİ YAPTI
Sezona Kızılcahamam Kampı’nda hazırlanan Rize, bu süreçte yaptığı hazırlık maçlarında gerçekten üstün performans göstermiş, bir anlamda rakiplerine gözdağı vermişti. Futbolcularının hırsı, arzusu, uyumu, özetle gidişattan Pamiroğlu da çok memnundu. Kampın sonlarına doğru genç antrenörün yüzünü güldüren bir başka gelişme de kaleci Gançev’in transferi idi. Gançev gibi bir kaleciye kavuşunca çok rahatladığını belirten Pamiroğlu ayrıca, “Batman Petrolspor’dan Koray’ı da transfer ettik. Bu oyuncu da istediğim transferlerdendi. Yönetim üzerine düşeni yaptı. Artık gerisi bize kaldı. Şimdi teknik bir görevli olarak helvayı yapmak bana kalıyor. Bunun ilk provasını da hazırlık maçları ve Sivas’taki Cumhuriyet Turnuvası’nda yapacağız” diyordu.
ŞEMSİYE BİRANDA TERSİNE DÖNÜYOR
İkinci Lig 4. Grupta, zirve iddiasıyla başlangıç yapan Rizespor, ne yazık ki 15 Ağustos 1999 günü başkentteki sezonun ilk maçında Ankara Şekerspor’a 3-1 boyun eğiyor ve çok zor bir yarışta olduğunun ilk sert ihtarını alıyordu. Ankara, adeta erken uyarı istasyonu olmuştu. Bu maçtan gerekli dersleri çıkaran Pamiroğlu ve öğrencileri, hemen bir silkinişle rotasını bulabiliyordu. Bundan sonra yaptığı maçlarda sırasıyla Giresunspor (4-0), Yimpaş Yozgatspor (4-1), Karabükspor (0-1)Ankara ASAŞ (3-2), Orduspor (2-0) ve Artvin Hopaspor (2-0) önünde başarılı bir grafik sunuyor ve 7. hafta sonunda liderliğe oturuyordu. Pamiroğlu yönetimindeki Rizespor, ligin devamında da bu başarılı çizgisini sürdürüyor ve ilk ikiye girip, kademe grubundan yükselme grubuna sıçrayan 10 takımdan biri olmayı başarıyordu. Yükselme Grubu’nda Diyarbakır, Kombassan Konyaspor, Çanakkale Dardanel, Konya Endüstri, Yimpaş Yozgat, Siirt Jetpa, İzmir, Sarıyer ve Kayseri gibi teknik kadroları son derece donanımlı ekiplere karşı yeni bir mücadeleye girişen Çaykur Rizespor, yeni rekabet sahnesinde iyi bir başlangıç yapmasına karşın, peşpeşe iki yenilgi alıp bir anda moralleri bozmuştu. 10 takımlı Yükselme Ligi’nin boyu çık kısaydı. Alınan bir-iki tatsız sonucun puan cetveline yansıması sert oluyordu. Etki de tepki de ağır olunca, ilk 6 hafta sonunda 10 puanlı lider Diyarbakırspor’un yalnızca 2 puan gerisinde 8 puanla 6. sıraya gerileyince, o ana kadar alkışlanan Çaykur Rizespor’da iki yenilginin rüzgârı umulmadık derecede sert hissediliyor ve şemsiye bir anda tersine dönüyordu.
PAMİROĞLU GİDİYOR, KARA GELİYOR
Yükselme Grubu’nda mücadele iyice kızışırken, Jetpaspor yenilgisi ile yarışta zirveden kopma noktasına gelindiğinde Cem Pamiroğlu, onurlu bir davranış sergileyerek istifasını sunuyordu. Kabul gören istifanın ardından yönetim acilen yeni hoca arayışına yöneliyor ve Avrupa Futbol Şampiyonası’na tarihinde ilk kez EURO 96 ile katılan A Milli Takım’da Fatih Terim’in yardımcılığını yürüten, daha sonra da Beşiktaş’ın teknik direktörlüğünü yapan Rasim Kara üzerinde duruldu. Kara yapılan teklif ve görüşmenin ardından 2. başkan Ekrem Cengiz ile birlikte Rize’ye geliyordu.
Sezon başından beri Yeşil-Mavili takımın teknik dümenini elinde bulunduran Pamiroğlu, görevi bıraktığını düzenlediği bir basın toplantısı ile açıklıyordu. Genç teknik direktör, görevi bırakırken içinin son derece rahat olduğunu belirtip, “Üst üste alınan iki yenilgi sonrasında üzerimde büyük bir baskı oluştu. Bu şartlarda takıma faydalı olamayacağımı anladım. Oysa, puan cetvelindeki durumumuza bakarsanız liderle aramızda sadece 2 puan fark var” diyordu. Play-Off grubunda ilk 6 haftanın ardından artık yeni teknik patron, Milli Takım ve Beşiktaş kariyerli, zorluk derecesi yüksek maçlara alışkın Rasim Kara oluyordu.
EKSTRA PLAY-OFF SAHNESİ YİNE ANTALYA
Yükselme Grubu’nda ilk iki dışında kalınca Çaykur Rize için, Birinci Lige sıçrayabilme adına son bir şans daha kalıyordu: Terfi Ligi. Geçen sezon da, Ektra Play-Off’da final oynayan Rizespor, bu defa şans faktörlerine de takılıp kalmamak istiyordu. Yükselme Grubu’nun ikinci yarısında iyi bir form yakalayan Yeşil-Mavili ekip, bu havasını sürdürürse ipi göğüsleyebilirdi. 1999-2000 sezonunda Mehmet Cengiz idari boyutta maddi-manevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyordu. Ve Rizespor’un 11 yıllık özlem nihayet sona eriyor
RASİM KARA FARKI
Rasim Kara gibi, kalitesi tartışılmayacak bir teknik adamın yönetimindeki ekip, Diyarbakır, Kombassan Konyaspor, Gaziantep Belediye, Aydın, Ankara, Kardemir Karabük ve Ağrı’nın da yer alacağı eleme maç sistemindeki yarışın favorileri arasında gösteriliyordu. 1999-2000 sezonunda Birinci Lig’e yükselecek üçüncü takımı belirleyecek terfi karşılaşmaları Antalya’da sahneleniyordu. TRT 1 televizyonundan da naklen ekranlara taşınan, tek maç eleminasyon sistemli mücadelelerde hatanın telafisi yoktu, kaybeden havlu atıyordu. Terfi mücadelelerine başlarken, özellikle Ümit Ozan ve Cengiz formu hırsı ile Rasim Kara’nın joker kıymetindeki kartı olurken, rakipleri için de korku kaynağı oluyordu.
11 YILLIK ÖZLEM SONA ERİYOR
Geçen sezon Göztepe’ye terfi finalinde tek golle yenilip Birinci Lig biletini elinden düşüren Rizespor, bu kez Diyarbakır karşısında menzile varmak için son savaşımına çıkıyordu. Geçen defa demini tutturamamış, Çay diyarı Rize’de yüzbinlerce kişi yıkılmıştı. Antalya Atatürk Stadı’nda Bülent Uzun, Münir Takpak ve Birol Budan hakem üçlüsünün yönettiği dev maçta, Rasim Kara “Kılıçaslan – Emre, Recep, Kürşat – Kazım, Koray, Yusuf, Devran, Cengiz – Cumhur ve Ümit” onbirini sürmüştü sahaya. Çaykur Rize ve Diyarbakır taraftarları, maçtan saatlerce önce tribünleri doldurmuş, takımlarını yüreklendiren tezahüratlarla havayı iyice ısıtmıştı. TRT’den canlı olarak ekranlarda yansıtılan maçı tüm Türkiye’nin yanısıra özellikle Rize, Diyarbakır ve ülkenin dört bir yanındaki Rizeli ile Diyarbakırlılar nefeslerini tutup izliyordu. Maça iki takım da temkinli başlıyordu. Savunma güvenliğini ön planda tutan Rize de, Diyarbakır da pozisyon bulmakta zorlanıyordu. Rizespor 90 dakika boyunca Yusuf, Cengiz ve Erdoğan’la bulduğu pozisyonları değerlendiremiyor, Diyarbakır’sa Hasan, Armağan ve Hakikat’le Kılıçaslan’ın koruduğu Rize kalesini zorluyor ve gol vuruşunu yapamıyordu. Maç boyunca rakibine nazaran daha üstün bir performans gösteren, özellikle ikinci yarının 62. dakikasında 34’lük Erdoğan’ın girmesiyle oyunun hakimiyetini eline geçiren Rize’nin aradığı golü bulabilmesi için 90 dakika yetmiyordu. Bunaltıcı sıcak, adeta sahadaki futbolcuları bayılma noktasına getirmiş ama netice de alınmamıştı.
ZAFER ÇIĞLIKLARI
Uzatma dakikalarında da Rizespor’un daha etkili ve gole yönelik oyunu izleniyordu. Karşılaşmanın 104. dakikasında Cengiz soldan ortalıyor, Ümit sol ayağının içiyle topu ağlarla buluşturuyordu: 1-0. Sahadaki futbolcuların, sinir sistemlerine söz geçirmekte zorlandığı çok gerilimli mücadelede, bu golden sonra oyun iyice sertleşiyor ve Diyarbakırspor’dan Aykut kırmızı kartla oyun dışı kalıyordu. Uzatmanın ikinci yarısında, zaman daraldıkça Diyarbakırspor gol için yükleniyor ve savunmasında açıklar veriyordu. 118. dakikada, Diyarbakır’ın kullandığı köşe vuruşunda tüm Yeşil-Kırmızılılar ileri çıkmışken, savunmadaki arkadaşlarından dönen topu Cengiz, yaklaşık 65 metre sürdükten sonra kaleci Erdal’ı da geçerek Diyarbakır ağlarına bırakıyor ve skora perçin atıyordu: 2-0. Bülent Uzun’un bitiş düdüğünü çalmasıyla birlikte, Çaykur Rizespor’un teknik direktörü Rasim Kara ve öğrencileri adeta kendinden geçmiş, birbirlerine sarılıyor, zafer çığlıkları atıyordu. Dile kolay, tam 11 yıl aradan sonra Rize, tekrar Birinci Lige yükselmenin mutluluğunu yaşıyordu. Rizespor’u Play-Off’ta 6. sırada devralıp, seri galibiyetlerle Milli Lige taşıyan teknik direktör Rasim Kara, maçtan sonra diğer futbolcularıyla birlikte tribünlerden sahaya akan Yeşil-Mavili taraftarlarca omuzlara alınıyordu.
RİZE , SAHAYA KADAR UYUMADI
Rize’nin Diyarbakır maçını evlerinden, kahveleri doldurup izleyen binlerce Rizeli, maçın bitiş düdüğüyle birlikte Yeşil-Mavili bayraklarla insan seli halinde sokaklara, caddelere akıyor ve Birinci Lige yükselmenin mutluluğu ile şehir bir anda bayram yerine dönüyordu. Taraftarlar gece sabahlara kadar zaferi kutlarken, uzun konvoylarla zafer turları atılıyordu. Rize’deki zafer kutlamalarında, arabaların klaksiyonlarına, davul, zurna ve kemençe sesleri de katılıyor. Rize’de bir başka, bambaşka gece yaşanıyordu.. Diyarbakır ise, adeta geçen sezonun Rize’sini yaşamıştı o gün ve gecesi. Büyük düş kırıklığı, olaylar, Diyarbakırspor’un acısına tuz ekmişti adeta. Yimpaş Yozgatspor ve Siir Jetpa’dan sonra Birinci Lig’in üçüncü takımı Çaykur Rize olmuştu, keşke dördüncü takım da lige alınmış olsa, bağrı yanık Diyarbakırlı futbol dostlarının da yüzü gülebilseydi. Ancak sonuçta futbol oyunuydu bu, üzülmek vardı elbette, ama üzüntüyü zapt-ı rapt altına almak, tutsak edebilmek de doğrusu çok zor işti o günlerde... Maçtan sonra konuşan Diyarbakır’ın hocası Coşkun Demirbakan, şanssızlıktan yakınarak, yakaladıkları fırsatları değerlendiremeyince sonuca katlanmak zorunda kaldıklarını belirtirken, Rizespor’un teknik patronu Rasim Kara büyük zafere, “Kenetlendik. Şaibesiz bir şekilde şampiyon olduk” yorumunu getiriyordu.