Yönetim Kurulu adına bir açıklama yapan şube başkanı Murat Köseoğlu: “Türk Eğitim-Sen ideolojik veya siyasal bir yapılanmayı, sendikal hareketi bunların üzerine bina etmeyi sendikal mücadelemizin önündeki bir engel olarak görür. Bu süreçte bütün ideolojilere ve siyasi partilere eşit uzaklıkta durmaya özen gösteriyoruz. Bizim üyelerimiz arasında en önemli ortak payda eğitim çalışanı olmalarıdır.
Sendikacılığımızda, anayasamızda da ifadesi bulunan “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı İstiklal Marşı’dır.” değiştirilemez hükümlerine bağlıyız.
Başkalarının fıtratında anarşi, terör, yıkıcılık ve bölücülük bulunabilir. Bir başkaları da din kisvesi altında aynı şeyi yapabilir. Bizim fıtratımız adaleti, sevgiyi, iyiyi, güzeli, doğruyu, samimiyeti, hoş görüyü, yardımlaşmayı ve dayanışmayı ön görür.” dedi.
Bu seçim sürecinin neticede bütün eğitim camiasını da çok yakından ilgilendirdiğini ve eğitim camiası adına çok önemli beklentileri olduğunu belirten Köseoğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Siyasi iktidarın, bir sendika aracılığıyla eğitimi dizayn etmesinin karşısında güçlü bir şekilde durmaya devam edeceğiz.
Sendikada görevli olmayan okul müdürlerinin, okullarında bir sendika temsilcisi gibi davranarak üye formu doldurmalarına, üye yapmak için öğretmenlere baskı yapmalarına asla izin vermeyeceğiz.
Daha önce bir sendika genel başkan yardımcısının; Müfredattan Atatürkçülüğü çıkartacağız!” Yine aynı sendikanın genel başkanı, Atatürk düşmanı Mustafa Sabri’nin isminin verildiği okuldan kaldırılması üzerine; “ Tabelayı kaldırsanız da Mustafa Sabri’ yi kalbimizden sökemezsiniz!” ifadeleri, beyinlerdeki hastalığın ve Atatürk düşmanlığının bir dışa vurumudur.
Biz Türkiye Kamu-Sen, Türk Eğitim-Sen ailesi var olduğu sürece, Türk Milletinin ortak değeri, en temel birleştirici unsuru olan Atatürk ve Atatürkçülüğe karşı yapılan saldırıların her zaman karşısında olacağız.
Sosyal ve kültürel alanda, öğretmenin öğrenci üzerindeki etkisini azaltacak ve öğretmeni pasivize edecek olan, ‘Değerler Eğitimi’ adı altında çeşitli dernek veya vakıfların okullarda yuvalanmasına asla izin vermeyeceğiz.
İdareci atamalarında, mülakat uygulamasına temelden karşıyız. Bu uygulama ya tamamen kaldırılmalı ya da noter huzurunda, kameralar önünde, bütün sendika temsilcilerinin de katılacağı bir ortamda yapılmalıdır. Yeni dönemde, bunun hayata geçirilmesi için bütün yasal yolları kullanarak, uygulamayı hukuki ve ahlaki bir zemine çekmek kararlılığındayız.
Çözüm süreciyle birlikte “Türk” ibaresinin yer aldığı bir çok isim, söylem rafa kaldırılmıştı. Bunların en başında da, her sabah öğrencilerin büyük bir coşkuyla okuduğu, okuyan her çocuğun da kendisini gün içerisinde daha sorumlu hissettiği “Andımız” geliyordu.
Andımız’ın okullarda yeniden okutulması, iktidar sahiplerinden en büyük taleplerimizden biri olacaktır.
Her alanda KHK ile düzenleme yapan hükümet, 3600 ek gösterge değişikliğini neden seçim den sonraya bırakıyor? Bu değişikliğin yardımcı hizmetlileri ve üniversite teknik personelini de içine alacak şekilde bütün çalışanlara uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
Kamu çalışanları arasında ayrımın ortadan kaldırılması ve daha adaletli olması için bütün memurların ek göstergesi 3600 olmalıdır.
Bu vaatlerin sözde kalmaması, söylenen birçok sözün arasında kaybolmaması için konunun takipçisi olacağız.
Öğretmen mülakatla atanmaz! Şeffaf ve güvenilir olmayan, adaletsizliklere zemin hazırlayan, hukuk dışı mülakat yöntemi de bir an önce kaldırılmalıdır.
Hükümetin, 2011 yılı genel seçimlerinde olduğu gibi, sözleşmeli öğretmen ve 4/B’li bütün sözleşmeli çalışanları, 24 Haziran seçimlerinden önce kadroya almasını talep ediyoruz.
Okullardaki öğretmen açığının kapatılması, eğitimdeki kalitenin yükselmesi için atanamayan bütün öğretmenlerin ataması yapılmalıdır.
Vaat değil icraat bekliyoruz...
Bunların yanında, eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarını geliştirmek, mesleki gelişimlerinin ve yükselmelerinin önündeki engelleri kaldırmak, çağdaş, bilimsel ve milli bir eğitim ortamı oluşturmak, çalışma barışını sağlamak, haksızlıklarla mücadele etmek için hukuk zeminden çıkmadan her türlü eylem ve etkinliği yapmak ve bunun için de haklarının ve hukukunun bilincinde örgütlü bir çalışan kitlesinin oluşturulması en önemli beklentilerimiz arasındadır. Üyelerimizin bu haklara kavuşması için var gücümüzle çalışacağız.
Çünkü biz, değişen dünya düzeni içerisinde çağdaş, milli, eşitlikçi, gelişime ve değişime açık bir eğitim sistemi ile sosyal adaletin ve refahın en üst düzeye çıktığı, düşünen, üreten, fikri hür, vicdanı hür katılımcı bireylerin yetiştirildiği, bu eğitim sistemini yürütecek ve geliştirecek eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal kaygılarının olmadığı bir Türkiye’yi hedeflemekteyiz.
Başarmak zorundayız, başaracağız.”