• 24 Kasım 2024 Pazar
  • Rize AÇIK
  • 00:00
    24 Kasım 2024 İmsak: Güneş: Öğle: İkindi: Akşam: Yatsı:

Vefatının 15. Yılı Anısına (18 Kasım 2009)

MODERN ÇAĞIN DERVİŞİ ÖMER LÜTFİ METE

Vefatının 15. Yılı Anısına (18 Kasım 2009)

Onu yakından tanıyanlar “Deli Yürek”teki Kuşçu’yu ve “Kurtlar Vadisi”ndeki Ömer Baba’yı Ömer Lütfi Mete olarak benimsediler.

7 Temmuz 1950 tarihinde Rize’nin İyidere (Aspet) ilçesi Fıçıtaşı Mahallesi’nde doğdu.  Babası Nüfuscu Ali, dedesi ise Merkez Camii imamı Hüseyin Efendi’dir. Hüseyin Efendi âlim, fazıl bir insandı. Kendisine Ömer Lütfi adını da o koymuştur. İlkokul ve ortaokulu Rize’de tamamladı. Sonra bir müddet Kuran kurslarına devam etti. Öğrendiklerini başkalarına da öğretmek gayesiyle aynı kurslarda okutucu olarak görev yaptı. Rize Lisesi’ni bitirdi. Rize Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, bu tahsilin ilk durağıydı.

TERZİDE VE MATBAADA ÇIRAKLIK YAPTI

Bir akrabası yanında terzi çıraklığı da yaparak, harçlığını çıkardı. Babaların evlatlarına “ceketimi satar, seni yine de okuturum” dediği yıllarda, o, farklı bir uygulama ile karşılaşmış, kendi ifadesiyle: “Ceket satıp okutturmak yerine, ceket dikmesini öğrettirip okutmak formülü ile karşı karşıya…” kalmıştı.  İktisat Fakültesi’nde okumaya devam etmeyip, 1972 yılında yüksek tahsilin ikinci durağı Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne geçti. Bir yandan da matbaada çırak olarak çalışıyordu. Çıraklık hayatı boyunca sürdüreceği mesleğinin ilk adımı bu oldu. İlk kitabı, “Eşekler Kitap Okumaz” adıyla, iki arkadaş kurdukları yayınevi tarafından basıldı. Enstitüyü bitirdikten sonra kısa bir müddet mezun olduğu lisede ve Rize Meslek Yüksek Okulu’nda edebiyat öğretmenliği yaptı. Babıali’de Sabah, Bizim Anadolu, Tercüman, Türkiye, Yeni Haber, Orta Doğu, Yeni Şafak, Ayyıldız, Yeni Binyıl, Sabah gazetelerinde yönetici ve yazar olarak çalıştı. Türk Edebiyatı, Boğaziçi ve Çağrışım dergilerinde makale, mizahi öykü ve şiirleri yayınlandı. Ömer Lütfi Mete, 18 Kasım 2009 tarihinde geçirdiği kalp krizi sebebiyle 59 yaşında aramızdan ayrıldı.

KUŞÇU VE ÖMER BABA ONU YANSITIYOR

Deli Yürek, yayınlandığı dönemde izlenme rekorları kırmıştı.

Bir kahraman olarak Yusuf Miroğlu ön plana çıkmışsa da Kuşçu karakteri, pek çok kimsenin gönlünü kazanmıştır. Kendisi de zaten dizide asıl örnek alınacak şahsiyetin Kuşçu olduğunu söyler. Mete’nin Hayat Bağları dizisi de çok sevilmiş, Nurhayat karakteri, televizyonun unutulmazları arasına girmişti.  O para kazanmak için değil, meselesini anlatmak için senaryo yazardı. Kurtlar Vadisi dahi bu meyandaki çalışmalarındandır. Belki tüm dizi, bir Ömer Baba karakterinin değeri anlaşılsın diye vardı. Bunun yanında sinema filmi senaryolarından Çizme, Gülün Bittiği Yer, The İmam gibi çalışmalardan da önemle söz edilmesi gerekir.

KİTAPLARI

Eşekler Kitap Okumaz,

Balonya Tüneli, 1978

Çığlığın Ardı Çığlık, 1989

Yerden Göğe Kadar, 1993

Asker ile Cemre, 1993

Çizme, 1991

Derin Millet Manifestosu, 2005

Dünyayı Kimler Yönetiyor, 2006

Hacıyağı ile Parfüm Arasında, 2006

Gülce, 2007

Derin PKK (Büyük Oyunun Gizli Kodları), 2007

Milliyetçilik Milliyetsizlik, 2007

Gizli Servisler (Mahir Kaynak İle), 2007

28 Şubat'tan Şemdinli’ye Derin Çeteler, 2007

İtfaiye Yakıyor, 2008

Erdoğan Operasyonu  (Mahir Kaynak İle),  2008

Allah'sız Müslümanlık, 2008

Basılı Yakıt, 2009

Ergenekon Darbecilerin Son Çırpınışları (Mahir Kaynak İle), 2012.

Sinema Filmi Senaryoları

Kurtlar Vadisi Irak, Çizme, Gülün Bittiği Yer, Bizim Yunus, The İmam.

TV Dizi senaryoları

Köstekli Saat, Ayrı Dünyalar, Veysel Karani, Ahmet Bedevi, Kurtlar Vadisi, Bizim Ev, Evlere Şenlik, Ortaklar, Deli Yürek, Avcı, Hayat Bağları, AGA, Kurtlar Vadisi Pusu, Çanakkale Destanı.

Ömer Lütfi Mete’nin ardından

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan:  Yazar Ömer Lütfi Mete, bir düşünce adamı olduğu kadar aynı zamanda bir şair bir gönül adamı olarak Gülce gibi şiirleriyle bizleri derinden etkilemiş, edebiyatımızda unutulmaz izler bırakmıştır.  Dostluk, arkadaşlık, vefa, fedakârlık ve milletine bağlılığın en güzel örneklerini eserlerinde ve ilişkilerinde gösteren Ömer Lütfi Mete, onurlu duruşuyla genç sanatçılarımıza ilham kaynağı olmaya devam edecektir.

Necati Şaşmaz (Polat Alemdar): O benim baba dostumdu. İlk kez babamın yanında tanıdım onu. Güzel sözler bıraktı. Gönüllerde izler bıraktı. İlime, bilime hâkim bir tefekkür adamı idi. Karşı tarafa zaman ayırması, kendinden yaşça küçük insanların görüşlerini önemsemesi onu farklı kılan özelliklerdendi. Onunla birlikte geçirdiğim zamanlardan, ondan öğrendiklerimden hayatıma yön verebilirsem ne mutlu bana.

Ahmet Hakan: Televizyonculuk denilen gayya kuyusuna ilk onun yanında düştüm. Gençtik. Acemiydik. Yeni başlıyorduk. Fakat Ömer Lütfi Mete, hepimizle eşit ilişki kuruyordu. Şefkat abidesiydi. Acayip cömertti. Hoş sohbetti. Anlayışlıydı. Yargılamazdı. Yadırgamazdı. Hakkı yenmiş bir yazardı. İyi bir yazardı ama fark etmek kimsenin işine gelmediğinden fark edilemedi. “Deliyürek” ve “Kurtlar Vadisi” gibi popüler dizilerde senaristlik yaptı. Ben yürekten şahidim: İyi bilirdik. İyi bilirdik. İyi bilirdik. Allah rahmet etsin...

Prof. Dr. İskender Pala: Yeri doldurulamayacak değerli sanatçı ve edebiyatçılarımızdan biri olarak kaybı, Türk milletinin kaybıdır.

Mahir Kaynak: Son derece vatansever ve ülkesine karşı namuslu bir biçimde yaşayan, çıkar peşine düşmeyen, dürüst bir insandı. Katıldığımız açık oturumlarda karşılaştık. Sonra da görüşlerimizin birbirine yakınlığı nedeniyle kitap yazmaya karar verdik. Kitap yazarken herkes kendi görüşünü yazar ve birleştirirdik.

Dursun Gürlek: İşlek bir kaleme sahipti. Yakın tarihi iyi bilirdi. Vatan, millet hasretiyle içi yanan, daima hareketli ve bu hareketini kalemine yansıtan son derece cevval bir arkadaşımızdı. Kendisini en az 30-35 yıldır tanıyorum. Şu bakımdan üzülmüyoruz ki arkasından eser bırakıp gitti. Dolayısıyla eserleriyle ikinci ömrünü yaşayacak.

Olcay Yazıcı: Her ne kadar sohbetlerimizde,  “şöhret âfettir, daha ötesi şehvettir!” dese de, bir gün Ömer Lütfi Mete’yi şöhrete ulaştıracak senaryo macerası başladı. Sağlam, sağlıklı ve sahih bir düşünce, inanç ekseninde şahsiyetli kimliğini muhafaza etmeyi ve her platformda sahip olduğu değerler manzumesinin savunuculuğunu yapmayı başardı. Çıktığı televizyon tartışmalarında, “bizden bir aydın” portresi çizmeyi başardı. Yazı ve konuşmalarıyla yüreğimize su serpti. Ağyarın değil, kendi irfânının savunucusu oldu hep. Eğilmedi, bükülmedi, kırılmadı.

Mustafa Burak Doğu : O bir modern çağ dervişi olduğu kadar insanları hiç belli etmeden yontan, şekillendiren ve kemâle erdiren bir mürşitti. Yakın çevresinde, has dairesinde bulunup bu irşadla bire bir muhatap olanların doğrudan membaından aldığı, Türk milletinin ise onun zihninde oluşup bilahare topluma sunduğu modellerle (Kuşçu, Ömer Baba, Abdurrahman Halis Kerkükî…) nasiplendiği irfan sofraları yosun tutmuş pek çok gönlün kapısının aralanmasına vesile oldu. O bir deli Karadeniz uşağı, bir memleket sevdalısıydı.

Beşir Ayvazoğlu: Ömer Lütfi Mete, başka alanlarda da başarılı olmuş bir isimdi. Sinema alanında, özellikle dizi film senaryosuna yeni bir renk, yeni bir soluk ve bir tat getirenlerin başında geliyordu. Bu bakımdan hem Türk basını hem de Türk sinemasının büyük bir kayıp verdiği düşüncesindeyim.

Abdurrahman Şen: Onun verebilecekleri vardı daha bu ülkeye. Gençlerin örnek alması gerekebilecek hem dini altyapısı, dini bilgisi olan hem de çok iyi bir aydın olan, sinemayla içli dışlı, spor bilgisi çok engin bir kişiydi. Türk kültür dünyası ve medyasının başı sağ olsun.

 

 

Bu habere ifade bırak!

  • 0
    KIZGIN
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    BEĞENMEDİM
  • 0
    BEĞENDİM
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    SEVDİM
  • 0
    HAHAHA
  • 0
    ALKIŞ
YORUM EKLE