Tarih diyoruz, tarihimizle ve kültürümüzle her zaman övünüyoruz, tarihi kalıntıları satmaya kalkanlara ise cezalar veriliyor. Ama bir tarih yok olmaya yüz tutuyor.
Bugün İyidere ilçesinden tarihi bir yol yapıldı, 2,5 km lik yol tarih kokuyor ve bu yol Pleki mağarasına ulaşmakta. Yol patika yol haline geldi, seyir terası gibi, ırmak yatağı boyunca uzanan yol 300 yıllık geçmişi olan Pleki mağarasına uzanmakta.
Çocukluğumuzun geçtiği, dikenler arasından uzanarak, yaya yolu bile doğru dürüst olmayan, köyden dik yamaçla indiğimiz ve zaman zaman ayağımızı basacak yer bulamadığımız, bir cambaz gibi, daracık patika yolda yürüyerek, yaklaşık 1 kilometre yürüdüğümüz dik bir yamaç, Babam ile birlikte onun peşinde yürüdüğümüz bu yolda, dikenler arasından ve mağaranın üst kısmında bulunan çok ince bir iniş yolu ile mağaraya inerdik, elimizde şişeli lamba veya fener, mağaranın içine eğilerek yürürdük ve içinden tavandan su damlacıkları kafamıza veya sırtımıza vururdu, zifiri karanlık tarih boyu işlenen ve yıllarca dedelerimiz ve onların babalarının çalıştığı herkesin bir ocağının ( Çalıştığı yer) in olduğu bir mağara, ağaç dalları gibi yolların olduğu bir mağara, uzun yürüyüşler sonucunda babamın ocağına varırdık, her pleki yapanın bir ocağı vardı.
Ben ve kardeşim babamı beklerdik, elinde iki rimit, biri ile taş keserdi, kayanın etrafına yuvarlak bir şekil yapıp, ardından diğer RİMİT i taşa takarak asılırdı ve yuvarlak şekilde taş yere düşerdi, kırılmadıysa veya parça kapmadıysa babamın yüzündeki gülücüğü görürdüm. İşi başarmanın gülücüğü, yenide taş kesmeye başlardı, bir, iki , üç derken sıralardı.
Günlük işleyeceği kadar taş keserdi ve ufaklarını ben ve kardeşimin sırtına vererek, eğik bir şekilde gün ışığına çıkardık, ağır taşı ise kendisi sırtlanırdı, elimizde fener ile dışarıya kadar kaya parçalarını taşırdık.
Babam mağaranın girişinde kendisine kaya atıklarından oluşturduğu oturma yeri yapar ve kaya taşını iki bacağının arasına alarak RİMİT ile başlardı vurmaya, çok dikkat etmesi gerekirdi. Taş gittikçe şekil almaya başlardı, yine dikkatli olması gerekirdi, bir ufak yanlışlık taşın çatlamasına neden olurdu ve artık kullanılmazdı, tüm emekler boşa giderdi.
Saatlerce taşa şekil verirdi, zaman zaman tüttürürdü sigarasını ve ağzında sigara ile yine taşa vurmaya devam ederdi, bir pleki 2 veya 3 saatini alırdı. Günde 3 veya 4 pleki yapabilirdi.
Sonra ise plekileri arkamıza alarak dik yamaçlardan eve kadar taşırdık veya Annem gelir, 3-4 tanesini yük yapar sırtına alır eve kadar getirirdi.
Zahmetli bir yolculuk ve uğraştı, o dönemlerde çok sayıda pleki ustası vardı, şimdi köyde iki kişi kaldı, biri rahatsızlığı nedeniyle evden çıkamaz hale geldi. Diğeri ise büyük amcamın oğlu, bugün gazetede yer alan kişi.
Artık bir kültür tek kişiye bağlı kaldı, tarihi kültürü yaşatmak onun elinde, daha önce eski kaymakam bu kültürü yaşatmak için kurs açılmasını önerdi, ancak kimse yanaşmadı. Bugün ise bu kültürün sonuna doğru gelmekteyiz.
Bugün halen mağaraya giderek, taş kesen ve aracı ile evinin altına getirerek, tarihi kültürü yaşatan tek kişi kaldı. Siparişler halen almakta, eskiye yönelik köylere başlayan göç ile tarihi evinde görmek isteyen vatandaşlarımız bu kültürün evlerinde olmasını istemekte.
Ancak nereye kadar, bir kültürün yok olmasına fazla kalmadı, bugün 73 yaşında olan amca oğlu, bu mesleği öğretmek için çaba göstermekte, ancak bu mesleği öğrenecek kişi veya kişilerin desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda kültürün yaşatılması için Rize valiliği veya İyidere kaymakamlığı destek vermeli.
Bir RİMİT ten doğan kültür, artık yok olmaya yakın, bunu yaşatmak için adımlar atılmalı, yarın çok geç olabilir.