“Çanakkale, son haçlı ordularını Boğaz'a gömerek Cennet’e uçanların destanıdır. Fakat bu destan bize öyle pahalıya patladı ki yüz sene geçtiği halde hâlâ belimizi doğrultabilmiş değiliz.
Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han’a yapılan darbe ile 600 yıllık devletimizi bitiren ihanet şebekesi, Balkan Savaşı devam ederken 'Babıali baskınıyla binlerce yıllık kadim Türk devlet geleneğine de son darbeyi vuruyordu. O günden sonra, artık paralel yönetim işbaşındadır. Artık bütün kararlar üç kifayetsiz muhterisin iki dudağı arasındadır. 2 Ağustos 1914’te Almanlarla gizli bir ittifak anlaşması yapılır. 27 Eylül 1914’te 33 yaşında kendi kendini general yapmış maceracı bir genç, yanına iki kuru kafayı da alarak Hakan-Halife'ye, Millet Meclisine, hükûmete, Sadrazama, özetle kimseye haber vermeden, İngiltere, Fransa ve Rusya’ya savaş açar. Hâlbuki bir sene önce Yunanistan, Bulgaristan gibi yeni devlet olmuş dünkü vilayetlerimize yenilerek koca vatan topraklarını kaybetmişlerdi.
Çanakkale savaşları, 3 Kasım 1914'te İngiliz kuvvetlerinin Seddülbahir’i topa tutmasıyla başladı ve 8-9 Ocak 1916'da İngiliz askerinin Gelibolu'yu terk etmesiyle bitmiştir. Yani bizim bir günde idrak etmeye çalıştığımız bu savaşlar tam 1 yıl 2 ay sürmüş, 253 bin vatan evladı şehadet şerbeti içmiştir.
18 Mart, birleşik haçlı donanmasını Çanakkale’ye gömdüğümüz gündür. 18 Mart günü saat 11.00’de düşman kuvvetleri 107 parça savaş gemisi ve 506 adet topla saldırıya geçti. Cevat Paşa tarihte bir benzeri görülmemiş bu saldırıya 150 topla karşılık verdi. O gün akşama kadar aralıksız süren çatışmada 22 şehit verdik ve 74 de gazimiz vardı. Düşman donanmasının üçte biri denize gömülürken, kalanlar Sultan Reşat’ın tabiriyle, haysiyet ve şereflerini ayaklar altına alarak, firar etti. Bizim 150 topumuzdan ikisi parçalandı, altısı ise az hasar gördü. 18 Mart törenlerinde, 18 Mart Kahramanı olarak anılan Cevat Paşa’nın anlatılmaması en hafif tabirle, büyük vefasızlık örneği olsa gerektir.
Çanakkale savaşları birçok yönüyle dünyada ilkleri barındırmaktadır. Osmanlı’yı bitirmek için açılan cephe, Rusya’nın yıkılışına sebep olmuştur. Zaferin en büyük mimarlarından biri şüphesiz dünya savaşının yaklaşmakta olduğunu görerek Çanakkale’yi tabyalarla ve yeni toplarla muazzam bir şekilde tahkim eden Sultan Abdülhamid Han’dır. 1330'da başlayan Çanakkale savaşına 1315 doğumlu 15 yaşındaki çocuklar da askere alınmış; yüreklerin dayanamayacağı manzaralar yaşanmıştır. Türk kızları erkek kılığına girerek keskin nişancı olarak düşmana ciddi kayıplar verdirmişlerdir. İngilizler, sömürgeleri altındaki İslam ülkelerinden 'Halifeyi kurtaracağız' yalanıyla, Müslüman yavrularını Çanakkale'ye getirerek kardeşi kardeşe kırdırmış ve ne kadar namert olduklarını göstermişlerdir. Binlerce yıllık Türk tarihinde ilk kez Türk ordusunun genelkurmay başkanlığına bir yabancı, Alman subay Fritz Bronsart von Schellendorf nam-ı diğer, Bronzar Paşa, getirilmiştir. Çanakkale’yi savunmak için kurulan 5. Ordu'nun komutanı da Liman Von Sanders idi. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde böyle bir ihanet ve utanç yaşamamıştır. Bizi Çanakkale içinde vuran düşman değil, bu dost görünümlü hainler idi. Çanakkale kara savaşlarındaki yüz binlerce kaybımızın en büyük müsebbibi Liman Paşa’dır. Savaşı Almanlar kazansaydı, güzel vatanımız Alman işgaline uğrayacaktı.
Çanakkale’de İngiliz, Fransız ve Avustralyalılar leşleri için anıt mezarlar dikerken, bizim kahramanlarımız(!), on binlerce yavrumuzu defin bile etmemiş, Zığındere’de binlerce şehidin körpe bedenleri, tıpkı Sarıkamış’ta olduğu gibi, kuşa kurda yem edilmiştir. Kınalı kuzuların ne bir mezarı, ne de bir mezar taşı olmuştur. Çanakkale Şehitler Abidesi, ancak 1960’ta halktan toplanan yardımlarla yapılabilmiştir. Şehitlerimiz güzeller güzeli peygamber efendimizin aguşuna ve aziz milletimizin yaralı gönlüne gömülmüş, cenneti alada sevgililer sevgilisine mihman oluştur. İşte bu yüzden bu milletin kalbi o gün bugündür Çanakkale’de atar. Şehitlerimizin mübarek ruhları, Çanakkale’de ve dünyanın her yerinde düştükleri topraklarda hâlâ nöbet tutar. Ve pek yakında bu mücerret ruh, ruh-i mücessem olarak aramıza dönecek ve yeniden âleme nizam verecektir.
“Sakın şühedaya ölü demeyiniz. Onlar diridirler, lakin siz idrak edemezsiniz.” Onlar âb-ı hayat içip Cennet-i âlâya uçanlardır. Onlar zulme dur demek için, yeniden dünyaya gelip insan görünümlü canavarlarla vuruşurken can vermek isterler. Bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, bugün de onların izinde yürüyen kahraman Mehmetçik’e selam ve dua ediyorum.