Basın ilan kurumu Rize ”ye girdi, Devletin bir kurumu, Rize de ki gazetelerin iki ayağını bir pabuca söktü, devlet PANDEMİ döneminde küçük esnafın yanında yer almak istiyordu. Matbaalar zaten zor durumda ve gazeteler sadece gazete basarak Basın ilan kurumundan gelecek resmi ilan bedellerini bekliyorlar idi.
Adaletsizlik işte burada, Ekim başında resmi ilanların BİK tarafından gazetelere verilmeye başlaması ile birlikte gazeteler Kasım 15 i beklemeye başladı. Sigorta, Kağıtçı, kira, elektrik, işçi, diğer giderler beklenirken BİK hiçbir gazeteyi aramadan maliye borçlarını keserek direkt olarak maliyeye aktarmış.
Bu ne ayak, benim ve benim gibi olan gazetelere sormak aklına bile gelmiyor mu?, hangi gazete veya matbaaya sordun, devlet zaten ekonomik olarak biten esnafın yanında ama sen kimseye sormadan yapılandırmayı beklemeden kafana göre kendisine ilaç olacak parayı bekleyen matbaaların ve gazetelerin parasını nasıl kesersin.
Bunun adi tefecilik, ben borcumu bilmiyorum sanki da sen benim adıma kıyak çekiyorsun, devleti eşkıya durumuna söktün, düşünün birine borcum var ve birileri gelip tahsilat yapıp ona parayı benden alarak ödüyor.
Böyle bir sistem olamaz, zaten esnaf zor durumda, korona virüs hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor, gazeteleri Haziran sonuna kadar devlet haftalık baskıya düşürmüş ve bu arada vergiler katlanarak gitmiş, 2-3 aydır ne düğün, ne devlet işi veya özel şirketlerin işleri var, hiçbir şeyin aktif olmadığı bu dönemde, gazetelerin paralarını 1,5 ay bekleteceksin ve gazeteler para beklediği anda “ Sizin alacağınızı maliyeye aktardık” diyeceksin.
Bunun adına tahsilatçılık denmez de ne denir, ha mafya tahsilatçılık yapmış, ha BİK aradaki farkı anlayan söylesin.
Kimse kusura bakmasın, bizler bu tür tahsilat işi yapan mafya veya çetelere karşı kalemimizi kırmadan, eğmeden adaletli bir şekilde yazı yazabiliyor isek, bunu yapan devletin bir kurumu da olsa doğrusunu yazmak zorundayız.
BİK Bölge müdürü arıyor,,, Rize programı için geleceğini belirtiyor, kendisine BİK in ödemeleri konusunda soru soruyorum, onları yaptık diyor. Tabii yaptık deyince nasıl yaptığını sorduğumda” Borcu alan 8 gazetenin alacaklarını direk maliyeye yatırdık, sisteme düştüğünde onları ödedik” diyor.
Kime sordunuz sorusuna” Sistem öyle gösterdi”
-Peki bizim paramızı bize sorarak vermeniz gerekmiyor mu, belki ben yapılandırma yapacağım, taksit yapacağım, sizin yaptığınız doğru mu deyince,
Sistemde düşen borcu maliyeye aktarmak zorundayız, öyle talimat var diyerek konuyu talimata bağlıyor.
Şimdi benim param ile benim borcumu bana sormadan ödemeye kalkan bir devlet kurumu, bunun adını siz koyun.
Ben koydum “ TAHSİLATÇI” bu devlet kurumu da olsa, devlet te olsa, benim 1,5 aydır beklediğim ve bazı ödeme sözleri verdiğim paramı keserek maliyeye yatırmasına “ TAHSİLATÇILIK “ derim.
Benim gibi 8 gazete bugünü bekliyordu, hem benden yüzde 15 kesinti alacaksın, bunun dışında devlete KDV ve gelir vergisi ödeyeceğim, birde benim paramı TAHSİLATÇILIK ile alıp devlete ödeyeceksin.
Gel gazeteyi de sen çalıştır barı, kirayı, işçi maaşını, kâğıt parasını, Elektrik ve su parası ile diğer giderleri sen öde, bizim burada oturmamızın bir anlamı yok. Sen gereğini yapıyorsun zaten.
Devlet SGK ve Maliye borçları ile devlete olan diğer borçlara taksitlendirme getirmiş, BİK bunu beklemeden gazetelerin paralarını keserek faizleri ile birlikte Maliyeye ödemiş, devletin yaptığı taksitlendirme o zaman ne işe yaradı. Devlet bir yandan taksitlendirme getirirken, devletin diğer kurumu kimseye sormadan kafasına göre hareket ediyor ise burada akla gelen bir çok soru işareti olduğu da muhakkak.